Bugün, Alien vs.Predator evreninin son halkası olan Predator: Badlands / Predator: Vahşi Topraklar filmini inceliyor olacağız. Eleştirmenlerden ve izleyiciden oldukça iyi bir not alan filmin incelemesine geçmeden önce kaçınacak olsak da spoiler / sürprizbozan uyarımızı yapalım ve bir geleneğimiz olarak fragmanı izleyelim.
Vahşi Topraklar, tretmanına dair pek de bir şey vermeyen ancak filmin atmosferini tutturan fragmanında aslında ne olduğunu oldukça başarılı bir şekilde açıklıyor: Ridley Scott‘un Alien görkemi, müthiş bir görsellik, patlayıcı bir atmosfer ve çok iyi bir Elle Fanning. Bununla birlikte bir noktası gizli bırakılmış; Dek, karakter sahibi bir Yautja yani Predator. Bunlara tek tek değineceğiz ancak öncelikle filmin tretmanından bahsedelim.
Film, perdesini predator / avcı ana gezegeni Yautja Prime‘da açıyor. Materyalin genişletilmiş evreninde 2018 gibi oldukça yeni bir tarihte sözü edilmiş gezegen, yapımda çöller ve sarp dağlarla kaplı görsel bir yücelikle tanımlanmış. Bu noktada belirtmek gerekir ki, materyal gezegeni sadece böyle değil ayrıca önemli ölçüde tropik iklim özellikleri gösteren ikinci bir biosfer ile de tasvir ediyor.
Biri, ergen olduğu anlaşılan son derece hırslı ve öfkeli diğeri ise genç olmakla birlikte gelişimini tamamlamış diğer bir Yautja’nın kırmızı plazma kılıçlarını parlattığı bir aksiyondan sonra ilk avına gönderilecek ergen Yautja Dek ile abisinin ilişkisine kısaca değinen sekansta Dek’in klanınca zayıf kabul edildiğini fakat bu durumu değiştirmek kararında olduğunu, abisi tarafından sevilip kollandığını ve evrenin en zor avı olan Kalisk ile bu durumu değiştirebileceklerini öğreniyor izleyici.
Ancak sekans, Dek’i kabullenemeyen babasının, kardeşleri korkunç bir şekilde bölmesi ve Dek’in gezegenden abisi tarafından kaçırılarak ava gönderilmesi şoku ile beklenmedik bir finale sahne olur.
Dek, bu yeni gezegende artık hem bir avcı hem bir av olarak macerasına başladığında yardım ona beklenmedik birinden gelecektir: Alien evreninin soğuk baş aktörü Weyland-Yutani‘nin sevimli, duygusal, son derece kapasiteli ve “yarısı kayıp” sentetiği Thia’dan.
Yapım biraz Yautja Prime ve daha çok vahşi Genna gezegenin görselliğini ön plana koyduğu sekansları, -ki bu noktada belirtmek gerekir ki film iki boyutlu olmakla birlikte IMAX çekilmiş- Weyland-Yutani tesisisin yabancı soğukluğu ve mekanik gücü ile birleştirerek Alien evreninin büyüleyici görkemini yakalamakla kalmamış, fragmanın ilk sahnesindeki gibi neredeyse cansız sentetiklerin dirilişini ve bir anda tamamen değişen karakterlerini yakın planlarda sergileyerek tüm olan biten ergen dramasının arkasında karanlık bir ton tutturmayı başarmış.
Elle Fanning’in duygusal, akıllı, sevimli ve derin Thia’sı ile onun kız -ve ikiz- kardeşi savaşçı, görev odaklı ve soğuk Tessa’sı da bu tonu filmin duygusal yapısına bağlayan eklem görevi görmüş ve son derece de başarıyla görmüş.
Burada belirtmemiz gerekir ki, yapımın ergen teması aslında -ve özellikle- final çatışmalarında hafif ve çocuksu bir vibe verse de aslında hayatını kurma çağındaki karakterlerin stresini son derece gerçekçi ve evrensel olarak vermeyi başaran bir tema. Bir organik olan avcı Dek’in üstlendiği bu rol gerçekten de o kadar hafif bir deneyim olarak tanımlanamaz. Bu noktayı açmakta fayda var.
Dek, türüne göre çelimsiz denebilecek bir karakter ve babası ile ödipal bir sorun yaşıyor mesele şu ki, Dek motivasyonu kendi seçimlerinden kaynaklanmasa da veya bir başka deyişle kendi kavgasını vermese de neredeyse bükülmez bir iradeye sahip. Thia’ya birkaç kez “Çok kolay vazgeçiyorsun” diyen karakter, kendine acımayan, aslında büyük bir stres altında olup zaman zaman sinir krizi geçirse de aklını yetenekleri kadar iyi kullanan ve aynı derecede yetenekli ve cesur da bir savaşçı.
Kalisk’in karşısına aptalca bir cesaretle geçtiğini gördüğümüzde tek boyutlu görünen karakter onunla savaşırken beynini, yeteneklerini ve etrafını bir bütün halinde o kadar doğal ve efektif kullanıyor ki, sadece karakterin aslında ne olduğunu değil, bu kadar sert ve saldırgan bir koda sahip yırtıcı bir türün ışık hızında seyahati nasıl bulabildiğini de anlıyor izleyici. Ancak avcı türlerin beklenmedik iq düzeyi şu anki konumuz değil.
İşte Dek, bütün bu kapasitesini kendi için kullanmaya başladığı an karakter gelişimini tamamlamış oluyor ve son savaşını iki perde halinde veriyor hale geliyor. Bir başka deyişle Yautja yasasına göre asla av olmayacak ve yalnız avlanacak olan Dek, Genna’da önce av oluyor sonra yardımcılar ediniyor ve böylece kendi kanunlarını edinerek ile kendi kaderini değiştirmiş oluyor.
İşte izleyici de yapımda, başlığımızda belirttiğimiz gibi müthiş bir görsellik ve çok başarılı bir şekilde hissettirilen görkemin oluşturduğu sahnenin önünde Dek’in karakter arkının tamamlanmasını seyrediyor aslında: babasının takdirini kazanmak için onu görünce kendi kanını akıtan çocuktan, kendi doğruları ve karakterine sahip bir bireye dönüşüm. Bilmediğimiz evrende geçen bildiğimiz evrensel bir hikaye.
Bu arada hikayenin politik yönünü de es geçmemek gerekiyor. Dek, abisi tarafından kurtarılırken ondan duyduğu son söz “Avla onu!” oluyor. Abisi Yautja toplumunda bir çeşit evrimi simgelediği için kardeşini kurtarıyor ama ona önerdiği çözümün klan kuralları içinde olmasının bir yansıması olarak aynı kurallarla babası tarafından öldürülüyor. Dek ise bir devrimi temsil ediyor. Dek avını değiştiriyor, yardımcılar ediniyor, babasının karşısına çıkıp son darbeyi yardım aldığı bir başkasına vurduruyor ve hak ettiği klan liderliği yerine kendi klanını kurduğunu haykırıyor; sadece üyeleri ile değil tamamen farklı kodlara sahip olması ile de başka bir klan bu, Yautja toplumunu tamamen değiştirebilecek bir klan…

Yapımın karakteri ve başarılı yanlarına değindikten sonra gri birkaç noktadan da bahsetmekte fayda var. Öncelikle film son derece planlı ve boşluk bırakmayan bir senaryoya sahip. Yautja yasasının filmin başında perdede belirmesinden, abisinin Dek’in dövüş stili hakkında yaptığı yoruma, Dek’in ilk etapta Thia’yı ancak bir alet olarak kabul etmesinden, Thia’nın Dek’e, Genna gezegeninde av olduğunu söylemesine, Dek’in harap olmuş gemisi ile Yautja Prime’a döndüğünde karakterlerden birinin büyümüş olmasına -geminin tamir süresinin hesap edilimiş olması doğrusu hoş bir detaydı- ve hatta küçük dostlarının Dek’e tükürmesine kadar senaryo çok kontrol altında. Bunun iyi ve kötü etkileri oluyor.
İyi yönü zaten açıkça görüldüğü üzere bir tutarlılık ve mantıksallık olurken, kötü yönü kolay tahmin edilebilirlik ve klişeler oluyor. Yine predator gezegeni Yautja Prime’ın daha 2018’de ilk kez anılması örneğinden hareketle bir genişletilmiş evren ürününün, evreni tutarlı genişletmesi aslında son derece normal.
Bu planlılığın bir başka gri yönü de soundtrack albüme yansımış. Yapım, filmin iki karakterini dengelemek için ne çok görkemli ve büyük temalar kullanmış ne de ergen temposunda hafif temalar. Müzikler yok hükmünde geçilmiş. Bununla birlikte ses efektleri gerçekten birinci sınıf. Özellikle Kalisk’in savaş çığlığını Dek ne kadar hissediyorsa izleyici de o kadar hissediyor – dikkat edin sadece duymuyor hissediyor da…-.
Yapımın son derece eğlenceli ana çatışma sekansı ise baştan başa hafif, eğlenceli ve Predator evrenine göre medeni geçilmiş. Tabi bunda çatışmanın geçtiği Weyland-Yutani tesisinin tamamen sentetiklerle dolu olmasının büyük rolü ve anlamı var.
Ancak iki günde -üstelik kendisini feda da edecek derecede- eğitilen asit oklu solucanlar, bütün bir hafta hareketsiz yatıp sonra enerji verildiğinde de sadece sallanırlarken birden Chun Li‘ye dönüşen bir çift bacak pek de açıklanacak gibi değiller. Ancak işte o da bir ergen dramasının sempatikliği olarak paragraf başında da belirttiğimiz gibi son derece eğlenceli.
Yautja Prime’da Dek’e görünmezlik pelerini ve gerçek Predator onurunu -farklı bir vizyon ile de olsa- kazandıran finali ile yasanın değiştiğini adeta haykıran, yeni filmlere yelken açan ve annenin gelişi ile türüne göre küçük olan Dek’in melezliği üzerine bir de polemiğe sebep olan filme dair -bu noktada annenin/dayının yönetici olduğu ve aslında Predator karakteri ile tanımlanabilecek Moğol göndermesinin de anlamlı olabileceğini belirtmekte fayda var- son değerlendirmemiz oyunculuklar üzerine olacak.
Öncelikle ve özellikle Thia biraz da Tessa rolünde son derece sempatik, derin, filmin iki tonunu birbirine bağlayan bir Elle Fanning performansından bahsetmemiz gerekir. Kaldı ki oyuncunun iki farklı karakteri -filmin tonundan ayrı olarak- canlandırdığını da dikkate almalıyız. Çünkü unutmamamız gerekir ki Thia ve Tessa arasında bir performans farkı var ancak bu, senaryonun bize açıkça söylediği – kontrollü senaryo başlığında değindiğimiz şekilde belki biraz fazla açık söylediği- gibi Thia’nın bir duygusal manipülatör olarak tasarlanmış olmasıyla ilgili ve Fanning bu manipülasyonda kusursuz. Büyük bir ödül adaylığı olur mu bilememekle birlikte MTV ve Sattelite gibi popüler bazı adaylık ve ödüller alabilir oyuncu.
Diğer karakter Dek’i canlandıran Dimitrius Schuster-Koloamatangi de Elle Fanning’den aşağı kalmıyor. Oyuncu, Dek’in ergen buhranlarını olduğu kadar, kontrollülüğünü, gücünü ve hayata dair algısını – özellikle güce dair ve aslında paylaşmadığı yargıyı- o kadar başarıyla hissettiriyor ki ne ağdalı bir acı ne de duygusuz bir avcı izliyoruz oyuncunun performansında. Bütün bu performansın prostetik bir makyaj ve -güçlü ses kullanımına rağmen- uydurma bir dilde verildiğini de unutmamak gerekli. Oyuncu, 2013 yapımı Spike Jonze‘un Her‘ünde sadece sesiyle Oscar’a aday olan Scarlett Johansson‘dan daha aşağı bir iş çıkarmmamış.
Bütün bu değerlendirmelerden sonra Predator: Badlands için, evrenin farklı bir boyutunu açan, izleyicilere birbirinden farklı üç karakterden kurulu ve Guardians of Galaxy ayarında bir başlangıç ekibi tanıtan, materyalin kor hayranlarınca belki biraz yumuşak bulunabilecek ancak geniş kitlelerin ilgisini daha çok çekecek eli yüzü düzgün ve cazip bir yapım demek doğru olacaktır.
Hatta ironik olarak, on yaşının üstünde çocukların ailesi ile on üç yaşının üstündeki çocukların ise tek başına izleyebilecekleri kadar da hafif bir şiddete sahip yapımı ailece de izleyebileceğinizi belirtelim. Ancak mizahi bir uyarı yapmadan da geçemeyeceğiz; çocuğunuz on yaşlarındaysa Predator dilinin neredeyse tamamının fiil çekimi olan “-çiş” kelimesine takılacak ve filmin konsantrasyonunu soru ve devamlı tekrarlar sonucu derecesi artacak kıkırdamaları ile kendisi için de sizin için de bitirebilecektir…
Yeni yapımlar ve yazılarda tekrar görüşmek dileğiyle, iyi pazarlar.
İlginizi Çekebilir
Yeni Bir Başlangıç - Kingdom of the Planet of...
Türk Filmleri Haftası 1 - Recep İvedik 6 ve C...
İnsan Lider, İnsan Kurucu Babalar, İnsan Aske...

Merhaba, ben Murat B.Sarı. Eğer sitemizi ilk döneminde takip ettiyseniz beni “Yarıaydın” olarak hatırlayabilirsiniz. Aslında bu rumuz hakkımda oldukça açıklayıcı denilebilir. Yani şu evrendeki bilginin ne kadarına hakim olabilir ki insan? Günümüz dünyasında “T” insan olmak makbul ve ben uzmanlığımın sanata dair herşey hakkında olmasını yeğliyorum. Umarım bunu birlikte başarırız. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…



