Berdan Sarıgöl’den Üçlemenin Final Kitabı – Universum: Barış Planı 10.Bölüm ve Final

Bunu Paylaşın

Çıkış- Atlantropa’ya Geri Dönüş

Mira ve Amelia, Atlantropa’ya geri dönmüştü. Geri döndükleri Atlantropa, kesinlikle bıraktıklarından çok daha farklıydı. Bu farklılıkları geldikleri andan beri görebiliyorlardı. Yeni yeni çölleşmeden kurtulmuş olarak bıraktıkları, medeni açıdan sıkıntılı olan Atlantropa, tekrardan yeşil, bereketli ve yaşam dolu bir yer haline gelmişti. İçerisindeki şehirler, yeni kurulmuş, birbirlerinin aynısı olan bina kümeleri değildi, tam aksine her birinin etkileyici ve farklı karakterleri vardı. İkisi de, gördükleri bu muhteşem medeniyetin karşısında şaşakalmıştı.

Elbette hemen neler olduğuna bakamazlardı, bu yüzden ihtiyaçları olan para için ayrılmadan önce pek çok değerli eşyayı sakladıkları sandıklarını bulmak için hala doğal halinde bırakılmış bir alan olduğunu bildikleri Van Gölü kıyısına gittiler. Bu kıyı alanı, oradaki yerliler tarafından bile eskisi kadar kullanılan bir yer değildi, bu yüzden oradaki eski bir harabenin altına gömdükleri sandığı çıkardılar. Sandığın içindeki değerli taşlar, altın külçeleri ve kendilerinin hala yaşadıklarını kanıtlayan çeşitli kimlik belgeleri bulunuyordu. İkisi de, bunları kullanarak resmen değerli eşyalarını ve yaşamlarını geri kazandılar. Ancak düşündükleri kadar fazla ilgi görmedi geri dönüşleri. Yerel bir haber kanalında geri döndükleri yayınlanmıştı, ancak bu haber ulusal ve uluslararası medyaya sıçramamıştı. Aslında bu ikisi için de en iyisi olmuştu, böylece rahat rahat yaşayabilirlerdi.

İkisi de, Atlantropa’dan ayrılmadan önce satın aldıkları arsada ne olduğuna baktılar. Eğer Universum ve Moslee gibi bir tehlike onları oraya getirmeseydi, buraya evlerini ve açmayı planladıkları restoranı inşa edip yeni bir hayata başlayacaklardı. Arsanın sahibi olarak birini atamadıkları için orası Atlantropa Cumhuriyeti tarafından düzenlenen bir ihaleyle satılmış, el değiştire değiştire süregelmiş ve şimdi önlerinde duran binaya dönüşmüştü. Atlantropa’nın en büyük ikinci şehrinin merkezindeki bu bina, ikisinin de tanıdığı bir dostun ailesine aitti:

Mathilda M. Motz’un ailesine.

Motz ailesinin son kalan üyesi olan Mathilda M. Motz, Atlantropa Cumhuriyeti’nin kuruluşunda rol aldığı için ailesinden kalan hain imajından etkilenmeden, rahat bir yaşam sürebilmişti. İstanbul’daki evinde yaşayıp, oradaki işlerini sürdürürken, onu seven bir erkekle evlenmiş, bu şekilde Amelia’yı unutacağını düşünmüştü. Elbette unutamamıştı, ancak etrafındaki insanların sevgisiyle bir nebze de olsa bastırabilmişti bu aşkını. İki çocuğu olmuş, onlarla birlikte en iyi bildiklerini düşündükleri işe girmişlerdi: Restoran işletmeciliği.

Motz ailesi, çeşitli ortaklıklarla açtıkları restoranlarla, hem Atlantropa öncesi Avrupa kültürlerini, hem de yeni gelişen Atlantropa şehir kültürlerini, mutfakları aracılığıyla korumuş ve geleceğe taşımışlardı. Bu da, onları gelecek yüzyıllar içerisinde daha da büyük ve saygın bir mertebeye taşımıştı. Şimdiki aile adları resmi olarak Motz değildi elbette, ancak bütün Atlantropa halkları, onları Motz ailesi olarak kabul etmişlerdi işte.

Şimdi Mira ve Amelia, bu ailenin en ünlü restoranı olan Serena’nın önündelerdi. Bu on katlı devasa restoran, aslında birbirinden bağımsız işleyen sekiz restoranın birleşiminden oluşmaktaydı. Motz ailesinin direkt olarak işlettiği restoran, en üst katta olan ve Amelia’nın Evi isimli bir restorandı. Restorana kadar çıktılar ve kapısının önünde beklemeye başladılar. Birkaç dakika sonra, takım elbiseli iki korumasıyla birlikte bir kadın girdi. Neredeyse cüce denebilecek kadar kısa boylu, hafif tıknaz ancak şişman olmayan bu yaşlı kadın, hardal rengi, iki parçalı elbisesi, bununla uyumlu koyu sarı ayakkabıları, boynundaki inci gerdanlık ve boyuyla tamamen zıt görünüşlü devasa halka küpeleri ile garip ve itici bir görünüşteydi.

“Restoranımız saat beşte akşam yemeği servisine geçecektir, şu anda kapalıyız.” dedi kadın, sesindeki hırıltılar hayatının bir yerinde sigara bağımlılığı olduğunu işaret ediyordu, “İş aramaya geldiğinizi de düşünmüyorum açıkçası, zira sektörde olan veya olmayan herkes işçilerimizi bu şekilde işe almadığımızı çok iyi bilir.” Mira, Amelia’ya baktı. Amelia onun ne diyebileceğini anladı ve ona fırsat vermeden “Bayan Motz, sizinle bir aile dostunuz olarak görüşmek istiyorum.” dedi.

Bayan Motz bu iki kişinin kim olduğunu bilmiyordu elbette, “Hanımefendi, size karşı kibarlığımı korumak zorunda olduğumu hissediyorum. Bu ailenin yaşayan en yaşlı üyesi benim, eğer siz gerçekten bir aile dostumuz olsaydınız sizi tanırdım.” dedi, belli ki kolay sinirlenen bir yapısı vardı, “Gerçekten kim olduğunuzu söylemezseniz, sizinle sevgili dostlarım Mel ve Lem ilgilenecektir.” Mira cebindeki kimliği çıkardı ve Bayan Motz’a gösterdi, Amelia’ya da aynısını yapması için başıyla işaret etti. Amelia da kimliğini çıkardı ve Bayan Motz’a gösterdi.

Bayan Motz, önündeki iki kimliğe baktı. Gördüğü şey onu şaşırtmıştı açıkçası. Elbette Mathilda M. Motz’un günlüğünde, Mira ve Amelia Kalinmann hakkında neler yazdığını çok iyi biliyordu, ancak bunun gerçekten yaşanmış bir şey olabileceğini düşünmemişti. Şu anda da bu ikiliden şüpheleniyordu açıkçası, bu yüzden kimlikleri onlara geri uzattı ve korumalardan siyah tenli olana “Lem, bu iki hanımefendiyi bir süre misafir edeceğiz. Venedik’teki dostlarımız bu misafirlerimizi görmekten mutluluk duyacaktır.” dedi.

Amelia “Venedik’teki dostlarımız derken kimi kastediyorsunuz?” diye sordu, belli ki bu kadın onları daha derin bir noktaya götürecekti. Bayan Motz gülümsedi ve “Sizin yardımınıza ihtiyaç duyan birkaç kişiye yönlendireceğim sizi.” dedi, “Ben sizin kim olduğunuzu gerçekten bilemem, bilsem de burada size asla yardım edemem. Ancak Atlantropa Cumhuriyeti’ndeki dostlarım, hem sizi benden daha iyi tanıyacaktır, hem de sizi benden daha verimli bir biçimde kullanacaktır. Şimdi lütfen Mel’e direnmeyin, zira burada kavga çıkmasını istemem.” Mira ve Amelia birbirlerine baktılar. Aslında burada bir ortaklık düşünüyorlardı, ancak belli ki bu kadın böyle bir şeye yanaşmazdı. Belki de bu Venedik’te olan şeylerde daha iyi bir ödül bulabilirlerdi. “Pekala Bayan Motz, sizinle tanıştığımıza memnun olduk.” dedi Amelia ve elini uzattı. Bayan Motz güldü ve “Siz cidden Mira ve Amelia’sınız herhalde, el sıkışmak kadar eski bir selamlaşma şeklini sizin görünümünüzde başka kimse kullanmaz.” dedi, sonra da gülerek “Hoşça kalın, bir sonraki gelişinizde yemeğiniz benden!” diyip diğer koruması Lem ile restoran kapısından içeri girdi.

Mira ve Amelia, Mel’in yönlendirmesi ile birlikte Venedik’e gittiler. Venedik’te gerçekten de Bayan Motz’un dediği gibi, onların bilgi ve deneyimine ihtiyaç duyan devasa bir grup vardı. Bu grup, Atlantropa Cumhuriyeti İstihbarat Teşkilatı’nın içerisinde olan bir birimdi. İlginç bir birimdi bu, kendilerine Valkyrie diyorlardı. Anlaşılan Mira’nın ardından kalmış olan eski Valkyrie zırhı, onlara bu konuda ilham vermiş ve Atlantropa içerisindeki düzeni daha az bürokrasi ile halledecek, özgür bir grup oluşturmuşlardı. Bu grup, Mira ve Amelia’nın geldiği zamanda, bütün kıtaya yayılmış olan bir suç örgütünü araştırıp açığa çıkarmaya başlamışlardı, ancak pek çok konuda yeterince bilgiye ve kanıta sahip değillerdi.

“Pekala, şu anda peşinde olduğumuz örgüte gerçekten yaklaşmamızın bir yolu var, ancak bunu yapabilmemiz bizim açımızdan mümkün değil.” Yeni Valkyrie biriminin lideri Ulysses Melville, brifinginin bu noktasında Mira ve Amelia’yı işaret etti. “Ancak buradaki iki kişi, bizim gibi resmen Atlantropa Cumhuriyeti İstihbarat Teşkilatı’nın elemanları değil, bu yüzden böyle bir yakalanma durumunun onlar için söz konusu olma ihtimali fazlasıyla düşük.” Ulysses Melville, Mira ve Amelia’ya direkt hitap ederek “Bu yüzden, bu örgütün elinde olan bir işletmede size ayarladığımız bir ilana başvuracaksınız. Oradan giriş yapıp, bu örgütün içerisinden ne yapabileceğinizi ve bize ne kadar kanıt getirebileceğinizi görmelisiniz.” dedi. Amelia bu görevden emin olamasa da Mira “Elbette Bay Melville, size yardım etmekten onur duyarız.” dedi.

İkisi de bunun ne sonuçlar getirebileceğinden emin değildi aslında, bu kadar uzun süredir var olan bir ülkede böyle büyük ve organize suç örgütlerinin çıkması ve devletlerin kendilerine dahi sirayet ederek güç piramitlerinin tepelerinde olması normaldi. En nihayetinde, Mira’nın kayınpederi, Amelia’nın babası Ike Kalinmann da kendi dünyalarını bu şekilde düzene kavuşturmuştu aslında. Belki onlar da Atlantropa için aynısını yapabilirlerdi. Mira bu düşünceyle ikna olmuşken, Amelia bu kadar kendinden emin değildi. Yine de Mira’yı yalnız bırakmak istemiyordu, bu yüzden onun yanında bu göreve girecekti.

Göreve gittikleri yer, Venedik’in sadece yüz elli kilometre uzağında, dağların içerisinde bir şehir olan Nova Roma’da olan büyükçe bir binaydı. Binayı, Sochi Anonim Şirketi isimli bir şirket yönetiyordu, hatta bu ismi doğrudan binanın önünde kocaman harflerle görebiliyordunuz. Şirket, resmi olarak öğrenebildiklerine göre bir iletişim teknolojileri şirketiydi ve özellikle çeşitli iletişim hatlarını Atlantropa çapında uygulamalarıyla biliniyorlardı. Verdikleri iş ilanına göre, bu binada çalışabilecek, deneyimli iki yazılım mühendisi arıyorlardı. Mira bu konuda çok iyi olduğunu düşünmüyordu, bu yüzden bu işi Amelia’nın alması için çalışmalarının daha iyi olabileceğini düşünmüşlerdi.

Gerçekten de Amelia bu şirketin bütün sınavlarından geçerek bilgisayar bölümüne girmişti, Mira ise ilginç bir tesadüfler dizisi sayesinde Sochi’nin güvenlik ekibine bina içi güvenlik görevlisi olarak girmişti. İkisi de, işlerinde oldukları ilk ay içerisinde bu şirketin söylenilen suç örgütü ile bir ilgisi olduğuna dair hiçbir ipucu bulamamışlardı. Ancak bu durum, şirket içerisindeki bazı suçları açık edip yönetimde yükselmelerine engel olmamıştı. Eğer Ulysses Melville’in dediği gibi örgütle bağı varsa bu şirketin, bunu bulmanın yolu yönetim kurulunda olmaktı.

Mira bir güvenlik görevlisi olarak bina içerisindeki bazı özel odaları ve o odaların içerisindeki şeyleri incelerken, onları buraya getiren şeylerle ilgili bir kanıta ulaşmıştı bile. Onlar bu örgütün ucundan kıyısından dahi olsa girmeye çalışırken, gerçekten de Sochi’nin kontrolünü sağlayan ve yönetim kurulunun da üstünde olan bazı insanlar mevcuttu. Ulysses Melville’in şüpheleri kesinlikle doğru yöndeydi, zira Sochi, bütün Atlantropa’nın iletişimini ve bilgi akışını kontrol eden yegane şirketti ve bunu ne için kullandıkları artık belliydi.

İkisinin de belgelerden okuduğuna göre, Sochi şirketi Atlantropa’nın en çok takip edilen haber kanallarını satın alıp kendi kontrolünü sağlamadan önce bu haber kanallarının Üç Halka olarak adlandırdığı bu örgüt, gerçekten de devlete kadar sızmayı başarmış, devasa bir örgüttü. Bu örgüt, özellikle cinayetleri ile basında çok fazla yer etmişti. Eğer Sochi basını kontrol etmiyor olsaydı, muhtemelen bu örgütün içerisideki pek çok kişi hapse girmişti. Ancak ele geçirdikleri eski haber başlıklarına göre, şu anda hem Sochi içerisinde, hem de bağlantılı olan şirketler içerisinde olan pek çok kişi bu cinayetlerin failleriydi. Bu cinayetler, Sochi şirketi yükseldikçe gölgelere çekildi, sonra da devlet ve yargı içindeki Üç Halka üyeleri sayesinde tamamen failler lehine çözüldü. Eğer bunları dahi Valkyrie gurubuna ulaştırmayı başarabilirlerse, bu örgüt içerisinde bir fırtına koparabilirlerdi.

“Bunları Valkyrie’ye teslim edersek gerçekten bir şeyler yapabilirler diyordum ilk başta” dedi Amelia, düşünceliydi “ancak belli ki böyle bir dava, Valkyrie grubunu da, Atlantropa İstihbarat Teşkilatı’nı aşar. Bu herifler pratik olarak dokunulmaz, bunları kanuni yollardan halledemeyiz.” Mira da onu başıyla onaylamıştı, “O zaman ben Ulysses Melville ile konuşayım, onu vazgeçirmeye çalışayım.” dedi “Onları gerçekten vazgeçirebileceğime inanmıyorum açıkçası ama onların güvenliği için bunu yapmam lazım.”

Bu konuşmayı yaptıkları gecenin ertesi günü, Sochi A.Ş.’nin güvenlik departmanında çalışan Myra Lions, annesinin cenazesine gidebilmek için üç günlük ücretli izin aldı. Bu izin süreci içerisinde Nova Roma’dan çıkan Mira, Venedik’e giden otoyolda ilerlerken, kendisini siyah bir arabanın takip ettiğini fark etti. Kesinlikle ne olduğunu anlamışlardı ve. bu yüzden onu takip ediyorlardı. Eğer şimdi onları atlatmaya çalışırsa, bu gelecekte Sochi üzerinden bir şey yapabilmesini tamamen engelleyecekti, ancak takip etmelerine izin verirse de Venedik içerisinde rahat hareket edemeyecekti. Bunun için alabileceği tek bir önlem vardı ve bunu yapmak için geceyi bekleyecekti.

Arabayla yol almaya devam ediyordu. Sahte bir kazayla arkasındaki arabayı aşacaktı ve bunun için mükemmel araba yolun karşısından gelen bir kamyon olarak gelmişti. Mira dikkatli bir hamleyle kendisini kazaya hazırladı, kaçarmış gibi bir manevra yaptı ve çarpışma gerçekleşirken arkasına yaslandı.

Mira’nın arkasındaki siyah araba, otoyolun emniyet şeridine geçip durdu. İçerisinden üç kişi çıktı. Çıkanlardan ikisi, şimdi tıkanmış olan yolun diğer tarafındaki arabaların durmasını fırsat bilerek Myra’nın arabasına doğru gittiler. Arabadan kalan enkaza baktılar ve arkalarından gelen üçüncü kişiye işaret ederek gelmesini beklediler.

“Boşuna takip etmişiz.” Adamlardan biri diğerlerine baktı ve “Patronun yanlış kişiden şüphelenebileceğini düşünmezdim. Neyse. Miles, sen ambulansı ara, Şahin ve ben de bayan Myra’yı daha az zarar görebileceği bir yere yatırıp kendisine ne yapabileceğimize bakacağız.” diyerek, yanındaki ile Mira’nın cansız bedenini yavaşça arabasındaki koltuktan çıkarıp yere açtıkları örtünün üzerine yatırdılar. Şahin, arabalarına doğru gitti ve bagajından bir ilk yardım çantası çıkarıp getirdi. Şahin’in yanındaki adam, Mira’nın hala yaşadığını söyledi ve beraber çantadaki malzemeleri çıkararak Myra’nın yaralarını yüzeysel olarak sarıp kanamasını durdurmaya çalıştılar.

Yaklaşık bir buçuk saat sonra, Venedik Dış Bölge Hastanesi’ne ait olduğu anlaşılan bir ambulans geldi ve Myra’yı alıp götürdü. Siyah arabanın içinde olan ve Myra’yı takip etmekle görevlendirilen üçlünün şefi olan Antoine, patronlarına takip görevinden çıkan sonucun negatif olduğunu, Myra’nın arabasındaki dinleme cihazlarının ve kameraların da hiçbir şüpheli sonuç vermediğini söyleyerek takip görevini sonlandırmak istedi. Patronun bu isteklerini kabul etmeleriyle birlikte karşı yola dönüş yapabilmek için yolun kavşak kısmına dek açılmasını beklediler.

O sırada, ambulansta olan Mira ise, bedenindeki nano robotları kullanarak yavaş yavaş kendisini iyileştiriyordu. Gözlerini açtı ve kendisine bakanların kim olduğunu hemen tanıdı. Ulysses Melville’in ajanlarıydı bunlar. “Ben de size bununla ilgili gelecektim. Sochi ile ilgili çok önemli bir şey buldum ve bu yüzden sizi bu davadan vazgeçirmeye geliyordum.” dedi sessizce. Vücudu hala tam olarak iyileşmemişti ve bu yüzden çok fazla enerji harcamak istemiyordu. “Bunu sizinle daha sonra, daha ayrıntılı olarak konuşacağım, şimdilik konuşacak enerjim yok.” Ambulans Venedik’e doğru yol almaya devam ettikçe, Mira da daha sonrasında ne yapacaklarına dair düşünceler içerisinde, hiçbir şey yapmadan kendisini iyileştirmeye devam ediyordu. Ambulansın içindeki ajanlar onun ne demek istediğini anlamışlardı aslında, onu basit bir ücretli izinde dahi bir araba adamın kovalaması bile bu örgütün ne derecede olduğunu gösteriyordu. Artık bütün Valkyrie ekibinin bir sonraki adımlarını düşünmesi gerekiyordu…

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 1

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir