Erkeğin Gözyaşları: Savaş Filmlerinin İzleyicilerini Katarsise Ulaştıran Melodileri

Bunu Paylaşın

Bugün, biraz da esprili olarak ifade ettiğimiz gibi, savaş filmlerinin aksiyon ve vahşetini değil, askerlerin psikolojik durumlarını ifade eden melodileri konuk edeceğiz sitemizde. Elbette, sinema tarihinde savaş filmleri ve dolayısıyla dramatizasyonlar eksik olmadığı için bizim dinletimiz sınırlı, tadımlık ve son dönem ağırlıklı olacak. Dilerseniz başlayalım.

İlk durağımız Dunkirk. Christopher Nolan‘ın 2017 tarihli yapımının müzikleri bir başka efsane olan Hans Zimmer tarafından bestelenmişti. Üç farklı askeri birliğin üç farklı zaman diliminde yaşadıklarını kesiştiren zaman takıntılı yönetmenin, aşağıda sizin için seçtiğimiz parçasının da bu durumu temsil ettiğini düşünmeden edemiyoruz. Supermarine sizi savaşın gergin temposuna götürüyor.

Black Hawk Down… 2001 yılı yapım, 1993 gibi aslında filme yakın bir tarihteki olayı konu alıyordu. 3 Ekim 1993’de Somali’deki iç savaşın en güçlü tarafı ve ülkeyi yöneten General Aidid’in yakalanması için başlatılan bir hamlenin krize dönmesini anlatan film Ridley Scott‘un usta yönetmenliğiyle, “yine” Hans Zimmer’in dehasını birleştirerek “Leave No Man Behind/Arkada Kimseyi Bırakma” temasını ortaya çıkardı. İşin politik arka planı ve dramanın kurallarını bir yana bırakırsak, askeri bir kodun temsili olarak erkek izleyiciyi yakalayan melodiyi dinliyoruz.

Yakın bir tarih ama eski bir savaşa gidelim şimdi de; 1917. Sam Mendes‘in 2019 tarihli filminin müzikleri de yine yönetmen ile Skyfall ve Oscar’lı American Beauty/Amerikan Güzeli’nde çalışmış olan Thomas Newman‘a ait. Onbaşı Schofield’in 1600 askeri kurtarmak için yaptığı ve zamanla yarıştığı ölüm koşusuna eşlik ediyoruz şimdi; Sixteen Hundred Men/ Bin Altı Yüz Adam.

1998’e dönüyoruz şimdi de; vizyoner ve ilginç yönetmen -canı istediğinde altı, yedi yılda bir olağanüstü filmler yapan- Terrence Malick‘in Saving Private Ryan/Er Ryan’ı Kurtarmak‘tan bir sene sonra yaptığı psikolojik başyapıta; The Thin Red Line/İnce Kırmızı Hat. Terim, savaşta iki ordunun angajman yani çatışma hattını ifade eder. Haritada sadece bir çizgi olabilir ancak yaklaştıkça insanlarının hayatları için savaş verdiği bir can pazarıdır. Yönetmen bunu irdeler. Yine Hans Zimmer’in konuyu tamamen kavrayan melodisiyle; Journey To The Line/Cepheye Yolculuk.

1986’da kendisi de bir Vietnam gazisi olan Oliver Stone‘un ruhunu verdiği bir filme gidiyoruz; Platoon/Müfreze. Bu satırların yazarı tarafından uzak ara en iyi savaş filmi olarak değerlendirilen film tüm zamanların en korkunç filmlerinden biridir de ayrıca. Kan, drama, askerlerin psikolojisi… Hiçbiri izleyiciyi rahatsız edecek dereceye ulaşmaz ancak yönetmen bir detayla izleyiciyi kelimenin tam anlamıyla bir ölüm tuzağına, daha önemlisi kafese koyar; olayları birinci şahıstan izletir. Ölümün ne zaman ve nereden geleceğini bilmediği bir yangının ortasına… Bütün birliğin ahlaki merkezi Çavuş Elias’ın ölümüyle de bu felaketi ruhi düzeyde tamamlar. Georges Delerue‘nin olağanüstü ezgisiyle…

Fury… 2014 yılı yapımı film. Brad Pitt başta olmak üzere oldukça ünlü bir oyuncu kadrosuna ve görece daha az popüler bir yönetmen olan David Ayer‘a aitti. Ancak Ayer ortaya çok önemli bir iş çıkarttı. Konusunu İkinci Dünya Savaşı’nın az bilinen bir yanı olan Alman tanklarının üstünlüğünden alan film bu yönüyle İnce Kırmızı Hat filmine de benziyordu. Öyle ki, büyük resimde; Amerikan Sherman tanklarının on binlerce üretilmiş olması nedeniyle kazanılan tank savaşında Amerikan tank kaybı, aleyhlerine olmak üzere bire dörttü ve o dört tank insanlarla doluydu… Oscarlı besteci Steven Price‘ın, yer yer Oscar kazandığı Gravity‘nin atyapısını da kullandığı soundtrack albümün hem aksiyon hem duygusal bazda tüyleri diken diken eden temasını dinliyoruz; Still In This Fight

Mel Gibson… Yer yer inişli çıkışlı özel hayatıyla dikkat çeken bu deli bakışlı adamın sinemaya dönüşü veya bir başka deyişle bu işe dair yeteneğini kitlelere bir kez daha hatırlattığı meydan okuma olan 2016 yapımı Hacksaw Ridge/Ölüm Vadisi şimdiki durağımız. Amerikan tarihinin ilk vicdani retçisi Desmond T.Doss‘un hikayesini konu alan fil,m inancı sebebiyle öldürmeyi ve dolayısıyla silah taşımayı reddeden Desmond’un cephede sıhhiye olarak kurtardığı hayatlarla aldığı Medal Of Honor/Şeref Madalyası’nın gerçek hikayesini anlatıyordu. Kendisi de inançlı bir katolik olan Gibson’u yakalayan konu ve onun soundtrackinden seçtiğimiz ve son drece beğendiğim bir besteci olan Rupert Gregson-Williams imzalı (Wonder Woman Aquaman) Praying/Dua Etmek temasını dinliyoruz şimdi.

Modern savaşlara ara verip geçmişe gidelim şimdi de; Troy/Truva Das Boot‘tan tanıdığımız Alman yönetmen Wolgang Petersen‘ın 2004 yapımı bu İlyada uyarlaması, yer yer eleştiri konusu olsa da gişeyi alt üst etmiş bir yıldızlar geçidiydi. Özellikle Hektor (Eric Bana) ve Aşil (Brad Pitt) özelinde indiği karakter bazlı drama da ilgi çekiciydi. Filmin soundtracki usta bir isim olan James Horner‘a emanet edilmişti ve Horner harika bir iş çıkarttı. Sizin seçtiğimiz parça The Trojans Attack/Truva Taarruzu. Çünkü, Truvalılar işgalcilerin üzerine yürüyorlar ve Homeros‘un deyimiyle kadın ve çocuklarını korurken Akalardan farklı olarak “bir başka atıyordu kalpleri…”

Son parçamıza geldik. Bu parça büyük ihtimalle seçtiğimiz parçalar içinde en epiği ancak en “cheesy/geyik” olanı olacak. Çünkü her ne kadar katarsis anlamında bu eserleri seyretmenin bir tatmini olsa da, savaş övülecek bir şey değil ve filmlere benzemiyor!.. Büyük zanaatkar, kötü sanatçı yönetmen Michael Bay ve onun 1995 yapımı filmi The Rock ve onun Hans Zimmer ile Nick Glennie-Smith imzalı ana teması karşınızda şimdi. Barışla Kalın…

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 0 / 5. Oylama sayısı: 0

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir