Masal, Gerçek ve Rüya: Düş Berberi Kitap İncelemesi

Bunu Paylaşın

Bugün, bir dönem sitemizde de çok güzel öykülerini ağırladığımız Ebuzer Kalender‘in Metinlerarası Kitabevi‘nden çıkan öykü kitabı Düş Berberi‘ni inceleyeceğiz. Tam kararındaki uzunlukları ile okuyucuyu gerçek hayattan koparmadan düşlerin o her duyuyu aynı anda çalıştıran hissine kavuşturan bu öyküleri incelemek terimi belki de doğru bir tanım olmayabilir, çünkü rüyaların büyüsünün ne zaman bozulacağı belli olmaz. Dolayısıyla bu düşlere şöyle bir göz gezdireceğiz demek daha doğru olacak. O zaman gözlerimizi kapatalım ve sırasıyla bu on iki düşe dalalım.

Büyüklere Masallar:

Sürgündeki bir şehzadenin, yurdu masallar ülkesine dönüşünü ve lalası ile doğu batı demeden tüm masalların nasıl yozlaştığını görmesini konu alan öykü, gerçeğin sirayet edemediği hiçbir şey olmadığını kanıtlarcasına büyümenin acısını okuyucularına yansıtmakla kalmıyor, toplumsal hicvi de didaktik olmayan bir üslupla okuyucunun dudaklarını kıvırtacak derecede ustalıkla kullanmayı başarıyor.

Devekuşu:

Bostan Üniversitesi, Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı’ndan Doç.Dr.Cemile Vehimoğlu’nun, karesel güçlerin tüm bastırmalarına karşın ortaya konan yerli süper kahramanlarıyla öykünün yazarını büyülediği bu tez, özellikle Su Hatun tanımı ile okuyucuyu hem gülümsetiyor hem de çağrışımları ile bir kaşını kaldırmasına sebep oluyor. Şer güçleri bazı şeyler başarmış olabilir ama Su Hatun farklı bir şekilde hala aramızda…

Yazmak:

Biz “Yazmak” diye düz yazdık ancak siz aynadan bakarak okuyun, ters değil ama! Aynadaki aksi gibi… Yazan, hayal kuran bir karakterden, sosyal hayatımıza dair göndermelere, aynaların gizinden, kelimelerin gücüne kadar pek çok yükü kuş gibi taşıyan bu öykü, tüm eser içinde, deneyimlenen ile hissedileni en iyi uzlaştıran öykü kanımızca.

Sıkışmış:

Bir kabus “Sıkışmış”, belki içinde olanıyla belki olamayanıyla, ama tam anlamıyla bir kabus. Yazarın, gerçeği bir anda alt üst edişindeki ustalığın, gerçeğin tekrar inşa edilmesine de yansıdığı bu öykünün nasıl hem bu kadar gerçek hem de düşsel olduğunu merak ediyorsanız, öyküyü okumanız gerekecek…

Ben Babamın Kırık Kalbiyim:

En basit bir baba oğul ilişkisinde, bir arkadaşlıkta, bir mahallede nasıl bir zenginlik ve nasıl bir derinlik olduğunu anlatan öykünün uyandırdığı bütün o duygular kelimelere kolay kolay dökülemiyor. Ya da… Belki de dökülmüştür, öykünün son cümlesi ile: “Seni çok seviyorum oğlum!”

Yerime Başkasını Bulun:

Bilimkurguya göz kırpsa da öykü, kanımızca kitaptaki post-modernizmin bayrak gemisi. Polimerize edilmesine iki ay kalan ve “benden sonra tufan” diyen ana karakterin tüm anlattıklarının büyük bir hayal gücü ve kurgu yeteneği göstermesi bir yana kahramanın söylemindeki o tufanda bile ihbar süresini düşünmesi ile -başlığa dikkat edin- diğer öykülerden bir adım öne çıkıyor, “Yerime Başkasını Bulun”. Philip K.Dick ayarında yazılmış bu öykü gerçekten çok iyi.

Dulavrat Listesi:

Kitaba da adını veren Düş Berberi’nin arz-ı endam ettiği bu düş, gerçekten de berberin bilinçli olarak bölük pörçük edişi ile bir gerçek, bir rüya, bir kayıp bir hatıra olarak o kadar eğlenceli ama o kadar da trajik bir hale bürünüyor ki, yazarın sonunda neyin ne olduğunun bilinmediğine dair ortaya koyduğu ihtimale sarılıyor okuyucu.

Çıkış Yolu:

Tutmayan bir romanın, yazarın elinde kalan sayfalarındaki bir yan karakterinin anlatacak neyi olabilir ki? düşünebileceğinizden fazlası! Nuri ile tanışın; yazar, sigara tiryakisi, istemediği kadar iyi ve namuslu. Ve olabilecek en klişe romanı bastırmak konusunda umutlu. O klişeler ise… İnsana kitabı bir yana bıraktırıp güldürüyor o klişeler.

Susan Çığlıklar:

Kuzuların Sessizliği gerçek değildi Susan Çığlıklar ise gerçek ve dolayısıyla çok daha üzücü. Her ne kadar mutlu olabilecek bir sonla bitiyor olsa da, tüm düşler içinde en gerçeği olan öykü, yaşayan her insanın karşılaşması olası ve gerçekten zor bir dönemi büyük bir başarı ile anlatıyor, hem de en ince ayrıntısına kadar.

Akşamüstü Tüm Mahallede Renk Kesintisi Olacaktır:

Kendini bırakan bir zihin düşünün allı turnadan, karışık çereze, Maymunlar Cehennemi‘nden biten bir evliliğe kadar her şeyin iç içe girdiği bir zihin. Bütün renkler birleşince renkler yok olur mu? Ya da renkler yok olduğu için mi her şey iç içe girer? Bunun cevabı her zihin için değişiyor olmalı, siz kendi kararınızı verin.

Zamanın Saçları:

Eğer Osmanlı öyküsü diye bir janr tanımlanırsa bu öykü bu janrın başyapıtlarından biri olabilir. Bu öykünün benzetilebileceği çok tanınmış yazarlar var bununla birlikte biz bir isim zikretmeyeceğiz, bırakacağız başka öykü ve yazarlar bu öykü ve yazara benzetilsin. Öyküye gelince… Bir masal bu, evet Osmanlı döneminde geçen, tanıdık ve bildik bir öykü aynı zamanda ama ürkütücü bir yabancılık ve düş hissi de veren. Mutlaka okunmalı.

Kirpas:

Kitabın final öyküsü, sadece yayınevi dünyasına dair bir hiciv değil, kendi içinde ciddi bir tüketim ve biriktirme eleştirisi de içeriyor. Gerçekliği şüpheli -gerçek olmadığı kesin olan bir duruma bunu dedirten bir öykü bu!- bu düşün diğerlerinden farkı tasarlanmış yani kurulmuş olması. Ve düşün içinde kurulan bir düş daha: aynı düşün gerçekte de gerçekleşmesi. Düşün düşü gerçekse, neden olmasın?..

Artık gözlerinizi açabilirsiniz. Gözlerinizi açın ki, her cümlesi anlamlı, her sözü göndermeli ama aynı zamanda bütün bu alt metinleri taşırken hafif tutulması başarılmış bu eseri okuyabilin. Yazar Ebuzer Kalender’e, bizlere bu güzel düşleri kayıpsız hediye ettiği için bir kez daha teşekkür ediyor, siz okuyucularımıza da şiddetle tavsiye ediyoruz.

Tekrar görüşmek dileğiyle.

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 3

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir