Sıcacık Bir Çocukluk ve Alternatif Tarih Öyküsü: Küçük Midas

Bunu Paylaşın

Kenancık yerel gazetede kendisini çok ilgilendiren bir röportajı okuyordu…

Kulak estetiği genellikle kulak kepçesi arkasından iğ şeklinde bir deri parçasının çıkartılması ile başlar…. Kulak tabanı ile kafa kemik zarı arası dikişler… öne doğru dönük kaldığı gözlenir. …kulak ameliyatı tamamlanır. Pansuman yapılır. Lokal anestezi altında ameliyat olan hastalar aynı gün evlerine gidebilirler…

Kaç lira acaba diye düşündü çocuk, haberde yazmıyordu. Polatlı, Ankara kadar pahalı değildi ama bu ameliyat her halükarda 9 yaşında bir çocuğun yaptırabileceği bir şey de değildi. Annesinin, istediği her şeye verdiği “Paramız yok” cevabına bakılırsa bu babasının yaptırabileceği bir şey de değildi.

Babam neden başka bir işte çalışmıyor ki diye düşündü çocuk ve hemen bu işi kendi kendine çözmeye karar verdi. Artık canına tak etmişti. Bir an yaşından olgun hissetti kendisini ve gazetede doktorun verdiği kliniğin telefonunu aradı…

“Alo merhaba, klinik değil mi orası?” kliniği iki hece halinde “kilnik” olarak yanlış söylemişti.

“…”

“Abla, ben kepçe kulak ameliyatı olmak istiyorum. Kaç lira acaba?” Bunu söylerken utanır bir surat ifadesi ile gözlerini kapattı.

“…”

“Annem mi?” ve telefonun kapatma düğmesine bastı.

Ama vazgeçmemişti, kaç lira olduğunu öğrenememişti ama olsun, sonuçta para lazımdı. O parayı kazanmaya, en azından babasını elinde parayla sıkıştırmaya kararlıydı. Anne babasının odasına gitti, dolaptan üstünü başını indirdi, giyindi ve portmantonun aynasından özellikle sakınarak önce montunu sonra da ayakkabılarını giyerek evden çıktı.

***

Gece her gece nasıl geçmişse öyle geçmişti. Heyecanlı, şehvetli, aralarda dedikodulu, gülmeli, eğlenmeli… Etrafındaki herkes onun mutlu olması için yaşıyordu, buna cidden inanmak istiyordu ama inanmıyordu. Gençti, dinçti, dünya onundu. Bununla birlikte keskin bir zekaya da sahipti ve çok gerçekçiydi. Düşmanlarının yalnızca sınırlarının hemen ötesinde olmadığını biliyordu.

Onu mutlu etmek için etrafında dört dönen o kadınların onun sadece yakışıklılığına ve gençliğine tav olmadıklarını, erkeklerin ise sadece güç onun elinde olduğu sürece etrafında olduklarını bilecek kadar zeki ve gerçekçiydi kısacası. Şöyle düşünüyordu:

“Madem etrafımdaki herkes maskeli, benim de kulaklarım büyük olmalı, kulaklarım gözlerimi açmalı, pençelerimi beslemeli.”

Babası öleli henüz üç ay bile olmamıştı ama o elini çabuk tutmak niyetindeydi. Sadece kendisine rapor verecek ve güvenilir bir istihbarat örgütü kuracaktı. Var olandan farklı olacaktı. Ondan bile gizli ve tam anlamıyla onun olacaktı. Bu sayede belki maskesiz birkaç kişi ve daha önemlisi bir eş bulmayı da umuyordu. Yine de ikilemleri yok değildi, maskeli olsa da birine aşık olma fikrine, hem de gayet açıktı… Aslında hala bir kraldan çok genç ve maceraperest bir adamdı. Büyük hayalleri olan bir adam…

***

Kenan –Kenancık değil çünkü artık eli ekmek tutan bir adam olma yolundaydı- önce oto tamircisi Bahri amcasının yanına gitti. Bahri amcasının sanayide bir dükkan tutacak durumda bile olmaması ve mahallede kıt kanaat geçindiğini bilmemesi doğaldı, bunlar hayat tecrübesi ile öğrenilen şeylerdendi. Kenan yanına gittiğinde Bahri amca ve çırağı İlker, üzerine serdikleri bir gazeteyi masa örtüsü yaptıkları küçük bir sehpada sefer taslarından öğlen yemeklerini yiyorlardı.

Kenan, ikiliye “afiyet olsun” dedikten sonra kendisinin de çırak olmak istediğini söylediğinde, Bahri amca Kenan’a klinikteki çalışan gibi ahret soruları sormak yerine İlker’e işaret edip çocuğa bir bijon anahtarı vermesini istedi. Çırak gülümseyen bir suratla kalkıp bijon anahtarını kendisine verip Kenan da anahtarı ağırlığından dolayı düşürünce, Bahri amcası aldığı bu pasla golü attı.

“Yaa!” dedi “Gördün mü? Daha çırak olacak kadar büyümemişsin sen. Al onu yerden ver bakim İlker abine” bu aslında mantık sakımı içeren komuttan sonra da “Hadi bakalım doğru evine, derslerine. Babana da selam söyle” diyerek Kenan’ı tamirhaneden gönderdi.

Bakkal Hamdi ise ters bir adamdı –biraz da su katılmamış bir Trabzonlu olmanın verdiği iltimasla bu özelliğini sonuna kadar karşısındakilere yansıtırdı- “Ben kendime zor bagayrum bi de senle mi uğraşacam uşağum” deyip Kenan’ı tabiri caizse dükkanından kovaladı.

Yarı yarıya yılmış Kenan bir de fırında denedi şansını. Orada da cevap netti, ama ne Hamdi kadar sert ne Bahri kadar ilgililerdi. Fırıncı tek bir soru sordu ve Kenan’ın ümitleri söndü. “Her gece 3’te gelecen mi çalışmaya?”

Kenan evine üzgün dönerken berberin önünden de geçti ama içinden oraya sormak gelmedi, söyleniş şeklini tahmin edemiyordu ama cevabı biliyordu…

***

“Kardeşim Antiksides, yaklaş otur yanıma, ateşin yanında durma bu yaz gecesinde, o ateş ısınmak için değil ışık saçmak için.”

“Kralım”

“Kralım? Etrafta kimse yok kardeşim bana sadece Midas diyebilirsin.”

“Bundan rahatsız olmanızdan korkarım…” Antiksides nasıl bitireceğini bilemedi.

“Midas!” dedi kral “Midas diye çağrılmaya ihtiyacım var. Gerçek bir dosttan bunu duymaya gerçekten ihtiyacım var.”

“Duymak” Antiksides gülümsedi “Duymak önemli. Yoksa şu güzel Gordium’da, Ancyra’da nice diğer şehirlerde size Midas diyorlardır zaten.”

“Yine kaçıyorsun kardeşim. Merak etme senin yardımınla onu da duyacağız. Her şeyi duyacağız. Neler yaptın bakalım.”

“Şimdiye kadar 30 kişi buldum. 30 hiç kimse, ihsanınızdan başka hiçbir şeyi olmayan 60 kulak ve 60 göz” Antiksides güldü “Biliyor musun Midas. 60 dedim ama aslında 59 göz var bir tanesi tek gözlü”

Midas da güldü, elini Antiksides’in omzuna koydu ve “Bana Midas demek için böyle hikayelere gerek yok kardeşim. Ben seni olduğun gibi arkadaş seçtim kendime.” Antiksides o an ilk defa gerçekten korktu ve daha o an anladı tarihe mal olacak bir kralla konuştuğunu. Biraz da ders alsaydı ya…

***

Annesi o gece dudaklarını büzmüş ağlamaklı oturan Kenan’ı bir süre görmemezlikten geldiyse de sonunda dayanamadı ve sordu. “Oğlum ne oldu?”

Çocuk da aynı anda zemberekten boşanır gibi başladı ağlamaya. Hem ağlıyor hem konuşuyordu. “Bana Midas diyolar anne…”

“Yavrum ağlama,” kadın çocuğun yanına oturup ona sarıldı “Midas kim yavrum?” çocuk cevap veremedi “Ha kuzum, Midas kim?”

Kenan bu sefer ağlarken bir de cinnet geçirmeye başladı; “Ya bilmiyon mu Midas’ı, Polatlı’da her yer Midas ya. Midas Kafe, Midas Market… Heykeli var ya! Eşek kulaklı Midas’ı diyorum. Kepçe kulaklıyım diye Midas diyolar bana.” Sonra biraz sakinleşti ama yine ağlayarak “Ameliyat için hastaneyi aradım annen biliyor mu aradığını diye sordular. Bugün iş baktım para için, hiç kimse istemedi beni.” dedi, sonra sustu ve için için tekrar sadece ağlamaya koyuldu.

Annesi çocuğuna daha bir sıkı sarıldı “Bakarız bir çaresine sen işi bırak derslerine çalış.” dedi. Nasıl çaresine bakacağını bilmiyordu ama o anda bunun önemi yoktu.

***

“İnan bana sana güvendim Antiksides, sen benim kardeşimdin, bunu bana nasıl yaptın?”

Elleri ve ayakları zincirli, dayak yemekten şekli şemaili değişmiş suratı ile bir kütüğün önünde diz çöktürülmüş, herşeyin bittiğini zaten bilen Antiksides açık konuşmaya başladı ki, “Öncelikle sen kimseye güvenmezsin. Sana bunu yaptım çünkü senin hırsların Frigya’yı yok edecek Midas…” Midas ağzından tükürükler saçarak onun sözünü kesti “Midas değil… Kralım diyeceksin!” Sonra Antiksides’in çenesini tutup yüzünü kendisine doğru kaldırdı ve “Beni kimse aldatamaz, kimse benim arkamdan iş çeviremez. Herkes birbirini duyar ve hepsi bana söyler, anladın mı?”

Antiksides güldü “Sence?” diye sordu, zincirlerini şakırdatarak. Sonra da ekledi “Kralım?”

Midas iki eliyle Antiksidesin yüzünü kavradı ve yüzünü ona yaklaştırdı “Seni takip ettirmekte haklı olduğumu söyle bana kardeşim.” diye fısıldadı “Haklı olduğumu söyle bana.”

Antiksides “Haklıydın kardeşim. Ben sana karşı bir haindim” dedi “Ama ben de haklıydım. Bugün beni anlamıyorsun ama yarın benim de haklı olduğumu anlayacaksın. Yaşadığın sürece bir diktatör olacaksın. Umarım bu yaşadıklarımız hatırına yolunu değiştirirsin.”

“Canım acıyor.” diye cevap verdi Midas, ellerini Antiksides’in yüzünden çekmeden “Son kez Midas de bana.”

“Bitir işimi artık Midas.” Antiksides’in gücü Midas’ı yaralamıştı. Kendini güçsüz hissetti bir an, bunun acısını çıkartmak için Antiksides’in saçlarına asıldı onları çekti, çekti, çekti ve emrinin bağırarak verir vermez Antiksides’in saçlarını bırakıp şimşek gibi taht odasından çıktı. “İdam edin.”

Derler ki Midas o an ağlamaya başlayıp günlerce durmadan ağlamış. Ama bu merhamet halkındaki duyguyu değiştirmemiş. Bitmez yıllar boyu yönettiği halkı herşeyi duyan krallarından korktukları için onun hakkında “Midas’ın kulakları eşek kulakları.” diye bahseder olmuş. Bu tabir de tıpkı kralın kendisi gibi tarihe mal olmuş.

***

Babası ertesi gece eve gelip de Kenan’a “Lan Midas duydun mu haberi?” diye sorduğunda, Kenan’ın içi cız etti; babası bile onunla dalga geçiyordu. Odadan çıkmaya yeltendi. Babası onu kolundan yakaladı, Kenan “Ya bırak!” diye birkaç kez bağırsa ve kurtulmaya çalışsa da babası onu bir boa yılanı gibi yavaş yavaş ele geçirdi ve sonunda kucağına oturtup yanaklarından öptü.

“18 yaşından küçüklere kulak ameliyatı bedavaymış devlet hastanesinde,” dedi. “Cuma günü izin aldım, hastaneye gideceğiz. Doktor ne zaman ameliyat olacağına karar verecek.” Çocuk gülmeye başladı. Tabi onun hakkında günlerce güldü diyemem. Böyle bir şey olmadı ama çok mutlu olduğunu söyleyebilirim. Kral Midas’dan çok daha mutlu…

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 1

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir