The Rise Of The Skywalker…

Bunu Paylaşın

Ve bitti… Kırk iki yıla yayılan serüven sonuna geldi.  Doğrularıyla hatalarıyla bir destan bitti.

Peki, geriye ne kaldı? Son filmi beklerken yazdığım yazıda birkaç varsayımda bulunmuştum. Bu varsayımların tuttuğunu görmek bir yandan gururumu okşarken bir yandan da beni üzdü.

Dikkat!! Bu yazı CİDDİ SPOILER içeriyor. Bundan sonraki kısımlardan dolayı sorumlu değilim.

Evet, gösterim öncesi yazımda(BKZ) bizleri neler bekliyor diye sorarak, öncelikle ilk iki filmdeki karakterlerin derinleşemediğinden dem vurmuştum. Bu noktada sanırım Abrams da bir şeylerin eksikliğini hissetmiş olmalı ki son filmde Poe ve Finn olayların merkezindeki sığ karakterler olmaktan öteye geçerek; konuşan, tartışan kırılan ve acılarını gösterebilen karakterler haline gelmişler. Ancak bunun için geç olduğunu düşünüyorum. Eğer bundan sonra bu kahramanlarla ayrı bir filme devam edilmeyecekse!! Diyerek şerhimi koymak istiyorum.

Bu noktada son filmde hala yeni karakterlerin aramıza katıldığını da belirtmekte fayda var. Denebilir ki ne olur katılsalar? Star Wars evrenindeki ilk altı filmin en önemli noktası ana ve yan karakterlerin izleyici ile bağ kurması ve yapılan bir çatışmada ölen karakter için sempati beslenebilmesi gerçeğiydi. Ewok’lar Jedi’nin Dönüşü filminde işin içine girdiğinde ortak düşmanlarına karşı ortak bir savaş verme isteği o kadar inandırıcı, yaratıkların samimiyeti o kadar doğaldı ki; hep oradalarmış gibi benimsenmiştiler. Bu filmde Poe’nun eski gönül meselesi Kijimi’li Zorii’nin bir yandan onu vurmak isteyecek kadar öfkeli tavrı ve 5 dakika sonrasındaki tek çıkış bileti olan İlk Düzen rütbe kartını vermesi en azından izleyici bana hiç inandırıcı gelmedi. Uzun lafın kısası bu karakterlerin daha önceki filmlerde biraz daha ince işlenmiş olması gerekmiyor muydu? Daha da öteye giderek Poe’nun geçmişi ile ilgili ilk bilgileri bu filmde aldığımızı söyleyebilirim.

Aynı anda eş zamanlı ve birbiriyle direk bağlantılı görevlerde koşan bir sürü kahraman ve tüm olan biten olurken esas kötü ile karşılaşmak zorunda kalan yalnız Jedi… Evet, bu formül o kadar tutmuştu ki Abrams ta aynı formülü kurmaya karar vermiş. Finn yeni filoya kılavuzluk yapacak gemiyi halletmeye çalışırken, Poe havada aksiyonun tam ortasında savaşıyor, Rey ise bir arena dolusu Sith yandaşının önünde İmparator Palpatine ile yüzleşiyor… Son için güzel bir iş bölümü. Peki, buraya nasıl geliyorlar?  Destan’ın finali nasıl başlıyor?

Harika bir kovalamaca sahnesi; Hızı galaksinin dört bir yanında ün salmış Falcon her zaman alt etmeyi başardığı tie fighterlardan bir kez daha kurtulurken CGI ‘nın nimetlerinden faydalanan Abrams bize işte dedirtiyor. Bu bir başlangıçtır. Sonrası ise Rey’in kaçışı ve Kylo’nun onu bulma çabasına dönüşüyor. Güç üzerinden birbirlerine bir şekilde bağlı olan ikili bitmeyecek gibi görünen bir dalaşmanın başkahramanları oluyorlar.

Bu noktada kocaman bir parantezi Sith gezegeni Exegol’u işin içine katan zekâya açmak istiyorum. Yazımda belirttiğim genişletilmiş           evrenden ilham alındığının en önemli kanıtı olan galaksinin bilinmeyen bölgelerinde bulunan Exegol, yukarıda bahsettiğim final sahnesine ev sahipliği yaparken pek çok açık ucu kapatmak için de nerdeyse mükemmel bir zemin oluşturuyor. Snoke denen yaratığın arkasında olduğunu bu filmde anladığımız adıyla sabit Sidious ‘un tüm olayları planlamak ve iyileşmek için kimsenin gidemediği, yıldız haritalarında bulunmayan bir gezegene ihtiyaç vardı. Buna en iyi hizmet edecek yer olarak bu gezegen nerdeyse kusursuz. Genişletilmiş evrende de İmparator ve onun gizli pek çok deneyinin hatta klonlarının bile yapıldığı yer olarak görünen bilinmeyen bölge bundan sonraki olası filmler için de çok uygun bir yer gibi duruyor. Buraya da ikinci şerhimi koyuyorum.

Abrams’a bu filmde yardım eden üç kişinin de genişletilmiş evren kitaplarıyla dolaştığı bizzat Daisy Ridley tarafından ifade ediliyor. İlk iki filmdeki pek çok eksiği bu gezegenin varlığı açıklasa da seyircinin aklında şu soru beliriyor; En azından bu olaylara hazırlık aşamasında bir parça da olsa hazırlık yapılamaz mıydı? Mesela Snoke karanlıklardaki bir efendiye kendi odasında diz çökse nasıl olurdu?

Ren şövalyeleri ilk filmde bahsedilen bir kavramdı ama sonrasında onları sadece film tanıtımlarında gördük. Bu filmde birden ortaya çıkıp o gezegen senin bu gezegen benim kahramanlarımızın peşinden gidip duruyorlar. Kim bunlar? Neden daha önce aksiyona girmediler? Bunlar yine geç kalınmış hamleler olarak filmin eksi hanesine yazılıyorlar.

Filmin içinde Poe ve arkadaşlarının bir sebeple Kijimi ye gittiğini daha önce yazmıştım. Gezegen, kahramanlarımız vardığında imparatorluğun(ya da Son Düzen’in) baskısı altına girmiş durumdadır. Tüm galakside aranan ekip stormtrooperların önünden sanki görünmez gibi geçer, her canlıyı arayan askerlerin yanından rahatlıkla geçerler ve kimse bir şey sormaz! Abrams gibi Star Trek’in yeni dönemine damga vuran bir yönetmen ve senaristin bu tür detaylara daha çok dikkat etmesi gerekirdi.

Herkesin detaycı olduğu ve en ufak bir hatanın hayranları tarafından affedilmediği bir marka Star Wars. George Lucas’ın işi olmasına rağmen Jar Jar Bings’i aforoz eden bir topluluktan bahsedince her şeyi iki kez düşünüp yapmakta fayda vardı ama geç oldu. Bu noktada Abrams’ın gösterim sonrası yaptığı açıklama pek çok şey ifade ediyor. Hayranlar beğenmemekte haklı diyor ünlü yönetmen ve ekliyor. Bu kadar sıkı hayranı olan bir evrende herkesi memnun etmek imkânsız. Belki haklı olduğu yanlar vardır ama kabul edilmesi gereken daha doğru bir ifadeyle Abrams’ın kabul etmesi gereken bir gerçek var ki o da filmi yönetmen olarak istediği seviyeye çıkartamadığıdır.

İlk üçlemeden gelen eski dost yüzler serinin tamamına aşina olanları sevindirdi. Lando ve Wedge’yi görmek çok güzeldi.  Star Wars, çocuk hayal gücüne hitap eden masalsı bir teknolojiydi ama dokuzuncu filmde pek çok genişletilmiş evren fikrini kullanıp filmi daha ciddi bir senaryo haline getirince eski dokuyla final birbirine uymadı ve her şey havada kaldı. Canlanan Palpatine, güçlü büyük saklanmış filo, haritalanmamış bölgeler ve oradaki Sith gezegeni ve hatta doğru tahmin etmekle gurur duyduğum Leia’nın Jedi eğitimi ve kılıcı hep genişletilmiş evrendeki yazar ve çizerlerin fikirleri ve bunlar devreye girince filmin rengi beyazdan griye hatta koyu griye dönüyor.  2014 yılında Walt Disney tarafından ölçüt olarak dikkate alınmayacağının açıklanmasının ardından işin sonunun yine de genişletilmiş evrenden unsurlarla gelmiş olması da oldukça trajikomik bir durum.

Filmin sonunda Lando’nun çağrısıyla savaşa gelen yüzlerce geminin orada öylece beklemesi ve Poe ve arkadaşlarının kaba etlerini kurtarmak için dev yıldız destroyerleri arasında çabalamaları oldukça garipti.

Gelelim en başta bahsettiğim final sahnesine; Öncelikle Abrams’ın en büyük beceriksizliğini aslında filmin başında yaptığını söylemek lazım. 3 film boyunca hikâyeyi etrafına kurduğu Rey ve onun gerçek kimliğini ortaya çıkartma işini garip bir zamanda yaptı.  Sonrasında Kylo’nun gerçek kimliğini açıklaması aslında sadece formalite oldu.(Tabi yıldırım detayını kaçıranlar için durum başka)

Büyükbabasıyla yüzleşmek için Exagol’a giden Rey’in, ölümü bile yenen İmparator karşısında teorik olarak çok şansı yoktu.  Ama işin esas rahatsız eden kısmı; Ortada nesiller ve binlerce yıllık Sith bilgisinin bulunduğu bir yer varken ve tüm film bu sinsi plan üzerinden işlerken filmin bu atmosferi karşılayacak ‘karanlıkta olmamasıydı. Bu nokta da Walt Disney ve J.J.Abrams ’ın bir karar vermesi gerekiyordu. Filmin daha Sith-Jedi yoğun bir film olması daha mı iyi olurdu sorusu ister istemez insanın aklına geliyor?

J.J.Abrams bu filmde yapımcı olsa ve yönetmenliği Nolan veya Guy Ritchie tarzı karanlığı çok daha net yansıtabilen bir yönetmenle çalışsaydı belki de çıkacak sonuç daha tatmin olabilirdi. 

Tüm Sithlere karşı tüm Jedilar iki canlıda hayat bularak son savaşı yaptılar.  Sithler yok oldu. Ben de güçle birleşince geriye sadece Rey kaldı. Filmin sonunda gördüğümüz ışın kılıcı ustalığının ispatı olarak izleyiciye sunulan bir detay olarak karşımıza çıktı. Bir sonraki filmin 2022 yılında izleyici ile buluşacağını düşünürsek Rey tek başına galaksiyi dolaşan bir jedi ustası olarak Luke ‘nin anlatılamayan hikâyelerinin yaşayan manifestosu olabilir.

Bu evrenden daha çok ekmek yiyecek olan Disney altın yumurtlayan tavuğu satın aldığını biliyor ama bu evrenin hayranları öyle garip ki yapılacak birkaç hatalı tercihte her şey alt üst olabilir. Belki de artık Star Wars, fikir babası olan George Lucas’ın olmasını istediği şeyden daha farklı. Belki de o da tıpkı hayranları gibi büyüyor ve yaşlanıyor. Belki de artık özünde masum bir hikâye değil, belki de biraz kirlenmesi, kararması, biraz daha grinin tonlarını içermesi gerekiyor…

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 3

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir