Bugün bilimkurgunun başat akımlarından distopyan ve ütopik materyallere yapacağımız yolculuk iki boyutlu olacak. Önce Steven Spielberg‘in sade ve mütevazi başyapıtı Minority Report (2022) ile ütopik bir distopyanın görsel dünyasına göz atacak, ardından tamamen distopyan bir sette doğal ve ütopik denebilecek bir ümidi temsil eden Neill Blomkamp‘ın 2013 yapımı Elysium‘una konuk olacağız.
Minority Report, suçun nerede suç haline geldiğini sorgulayan senaryosu ile bir kehanet polisi ütopyasıyken herşey yolundadır.
Suçu engelleyen üç kahin kardeş ile suç oranı neredeyse sıfırlanmıştır ancak engellenen bu suç gerçekten suç mudur, işte işlerin grileştiği nokta da burada başlar.
Şef John Anderton (Tom Cruise), filmin steril teknolojik ortamında, suçluları ararken, bilimkurgu izleyicisinin o dönem yeni tanıştığı bir fütüristik bir seti de ilk kez ortaya koymaktadır.
Yapımın tüm cilasının içindeki görsel distopya ise aslında fikirsel bir ütopyaya geçişi temsil eder; Şef Anderton’un gözlerinin açılmasını.
2009’da District 9 ile Güney Afrika’daki ırksal gerginliği, beklenmedik şekilde uzaylıları alta koyarak yansıtmak suretiyle steril bilimkurguyu bozan Neill Blomkamp’ın Elysium’una geçelim. Önce Elysium’u yani Roma’nın cennetini distopyan dünyanın yörüngesinde görelim.
Peki nasıl bir yer bu Elysium? Doğrusunu söylemek gerekirse, Mass Effect‘in Citadel’i ve Interstellar‘ın yeni dünyasından pek de aşağı kalmayan devasa ve etkileyici bir tasarım.
Blomkamp’ın distopyasında dünya ise işte aynen böyle görünüyor.
Yönetmenin bir sonraki filmi Chappie‘de de karşımıza çıkacak bir androidle devam edelim. Geleceğin robot savaşçısı insan zihninde neredeyse tamamen oturmuş durumda.
Son olarak filmin ana karakteri Max’ın (Matt Damon), Exoskeleton’dan, ray silahına ve şiddete kadar uzanan bir gelecek kuran tasviri ile sizlere veda ediyoruz. Tekrar görüşmek dileğiyle.
İlginizi Çekebilir
Fantastik Edebiyatın Ana Karakterleri-7 ve Fi...
Galeri: Anime'nin Renkli Dünyasına Bir Saygı ...
Görsel Galeri: 21.Yüzyılın Yeni Medyumunun Ye...

Merhaba, ben Murat B.Sarı. Eğer sitemizi ilk döneminde takip ettiyseniz beni “Yarıaydın” olarak hatırlayabilirsiniz. Aslında bu rumuz hakkımda oldukça açıklayıcı denilebilir. Yani şu evrendeki bilginin ne kadarına hakim olabilir ki insan? Günümüz dünyasında “T” insan olmak makbul ve ben uzmanlığımın sanata dair herşey hakkında olmasını yeğliyorum. Umarım bunu birlikte başarırız. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…