Belki Biraz Fazla Duygusal ve Dramatik Ancak Ana Materyale Oldukça da Yakın: The Witcher 4.Sezon İncelemesi

Bunu Paylaşın

Dile kolay bundan tam altı yıl önce ve büyük umutlarla Netflix kütüphanesinde yerini alan The Witcher, aradan geçen altı yıl ve üç sezonda yer yer inişli çıkışlı bir grafik çizmekle kalmadı 1990’larda Polonyalı bir yazarın yazdığı eseri zeitgeist ile harmanlamaya çalışmak gibi zor -ve belki biraz da gereksiz- bir işe soyundu.

Yapımın ana kahramanı Geralt of Rivia / Rivyalı Geralt‘ı canlandıran yıldız oyuncu Henry Cavill‘in de ayrılmasından sonraki ilk sezonunu da geçtiğimiz günlerde yayınlayan seriye geçmeden önce spoiler / sürprizbozan uyarımızı yapalım ve fragmanı izleyelim.

Liam Hemsworth’un, Witcher Geralt‘ı canlandırdığı bu yeni sezon hakkında ilk söyleyeceğimiz şey yapımın kendi içinde tutarlı bir çizgi izlediği olacak. Gerçekten de bu Witcher, olağanüstü dövüş kabiliyetlerine sahip, kitaptaki olay örgüsünü takip eden ve daha çok bir baba hatta aile babasına dönüşen bir Witcher. Sırası gelmişken hemen belirtelim yapım Henry Cavill’in sahnelerini Liam Hemsworth ile tekrar ettiği bir hikaye anlatımı sekansı ile devamlılığı sağlama almakla kalmıyor son kitabın önemli karakteri Nimue için de izleyiciyi hazırlıyor. Bir başka deyişle iyi bir çözüm buluyor yapım başrol değişikliğine.

Bu noktada peşinen ifade etmek gerekir ki Hemsworth kesinlikle başarılı bir performans ortaya koyuyor ve yeni Geralt’ı kendi yorumuyla olması gerektiği gibi izleyicilere sunuyor. Açık konuşmak gerekirse Henry Cavill’in yorumu duygusuz denebilecek Geralt’ı ve dönemini son derece iyi yansıtıyordu ancak Geralt değişiyor.

Peki bu değişiklik gerekli mi? Aslında diziyle ilgilenen kitlelerin temel konusu da bu ve cevabı da ana materyale bakarsak; evet gerekli.

Unutmamak gerekir ki yazar Andrzej Sapkowski‘nin kitabı, birçok özelliğinin yanında aslında çocuk sahibi olamayan ve toplumdan dışlanmış iki karakterin, son derece potansiyelli ve sorunlu bir çocuğu ruhen tek parça olarak olgunluk çağına ulaştırmak çabasını anlatan bir aile kitabıdır. Yine yazar kitabında özellikle elfler ve cüceler bağlamında kitabın ana karakterleri olan Witcher Geralt ile Büyücü Yennefer‘in dışlanmışlıklarının kaynağı olan “Öteki”nden yana bir duruş sergiler. hatta denilebilir ki Sapkowski’nin Witcher’ı bir anlamda yine Polonyalı ünlü yazar Jerzy Kosinski‘nin Boyalı Kuş‘unun fantastik bir yansımasıdır.

Ciri; o bu evrenin süper varlığı olabilir ama anne babasının rehberliğine ihtiyaç duyan sıradan bir ergen de aynı zamanda.

Bunlara ek olarak Ciri‘yi arayan Geralt ve arkadaşları ile Ciri’nin sığındığı The Rats / Fareler çetesi hikayesi, materyalin şu an işlenen fazıdır ve gerek bir yol hikayesi olarak, gerekse de karakterlerin zayıflıkları ve günlük hayatlarındaki halleri dahil onlara üç boyut kattığı için, Witcher’ın 4.sezonunun temsil ettiği karakter değişiklikleri ve seyri aslında ve neredeyse tamamen materyale uygun denilebilir.

Peki sorun ne? Sorun, irili ufaklı birkaç başlıkta toparlanabilir ki, dizinin showrunner’ı Lauren Schmidt Hissrich de geçtiğimiz günlerde kitap, oyun ve dizinin üç farklı kulvarda farklı gerçekliklere sahip olabileceğini belirterek aslında bu durumu teyit etti.

Sorun The Witcher’ın, aslında materyale sadık ancak materyalin bir kadın versiyonu olması. Bu tek başına böyle ifade edilirse elbette toksik bir tanımlama olarak değerlendirilebilir ancak materyalin oldukça eril kökenleri hesaba katıldığında materyale aşina olanlar için bir adaptasyon sorunu ortaya çıktığını ifade etmemiz gerekir.

Kadın yazar ve yönetmenler için -bunu daha önce de bazı materyaller için söylemiştik- çatışma sekansları genelde ana hikayede değinilmesi, bahsedilmesi gereken ancak derinliğine kesinlikle inilmeyen ve daha önemlisi öncesi sonrası birbirine tam olarak bağlanmayan sekanslar olarak boy gösteriyorlar.

Yanlış anlaşılmasın Witcher’ın 4.sezonundaki dövüş koreografileri Geralt’ın olduğu kadar Ciri’ninkiler de dahil olmak üzere belki de Blaviken katliamı hariç serinin en iyisi. Ancak uzun ve grup sekanslar, orduların muharebeleri, climax anları özellikle Vicavaro’daki büyücü savaşı gibi, sadece “işte burada da bir çatışma oldu ancak biz sonuçlarına bakalım” diyen sekanslar olarak görünüyor. Ancak Witcher materyali için bunlar önemli ve dolayısıyla işleniş biçimleri sorunlu.

Bir başka sorun da hassaslık, sorumluluk alma, aile kurma, duygusal bağ kurma mesajlarını bağıra bağıra veren ve gözleri yaşlı karakterlerin bir saat içinde verdikleri üç veya dört climax sekansları. Sürekli bir yüksek duygu boşalımı durumu var ve kadın, erkek herkes bir nevi içlerini boşaltarak kendilerinin en iyi versiyonu olma ve kendilerini evrene açma yolundalar. Bunu bir erkek izleyici ingilizce tabiri ile satın almayacaktır -ki Witcher’ın temel izleyici kitlesinde erkeklerin kadınlardan daha çok yer tuttuğunu varsaymak çok da yanlış olmayacaktır-.

Geralt ve Jaskier. Liam Hemsworth senaryo ile ilintili olarak başarılı bir Geralt yorumu koyuyor ortaya

Çünkü Witcher karakterleri erkeklerde son derece ketum kadınlarda ise duygularını gizleyecek şekilde son derece “yelloz”dur. Materyalde ana karakterler neredeyse hiç birbirlerine açılmazlar, karakterlerin zayıflık ve hassaslıkları genelde hikayede figüran rolündeki üçüncü şahıslarla olan ilişkilerde görülür.

Bir başka deyişle sorun en başta belirttiğimiz gibi materyalin zeitgeista uyarlanmasından ileri geliyor. Bir erkek materyalin kadın versiyonunu izlerken, bir de woke temalar işin içine girince işte o zaman kitleler yapımla bağı kaybediyorlar. Bu yüzden Hissrich yeni bir versiyondan bahsediyor ve aslında bu versiyona dair bir sürpriz yapmayı da ihmal etmiyor. Buraya döneceğiz.

Bununla birlikte birkaç noktada yapıma hakkını vermek gerekli. Öncelikle farklı ırklardan karakterlerin cast edilmeleri artık sevindirici şekilde konuşulmayan bir konu. Evet özellikle oyun ile materyale bağlanan kitleler başta bazı adaptasyon sorunları yaşadılarsa da fantastik ve ötekinin açıkça desteklendiği bir esere göre son derece doğru ve normal bir uygulama bu.

LGBT konusu da aslında büyük oranda çözümlenmiş görünüyor. Evet kitapta da Ciri, Mistle ile lezbiyen bir ilişki içinde. Ciri bir noktada heteroseksüel seksi de son derece merak etse de – O bir asilzade ve evliliği bir diplomatik olay olduğu için lezbiyen ilişkinin ayrıca bir sosyal yönü de var- Ciri, Mistle ile de ilişki yaşıyor.

Fakat Dandelion/Jaskier’in Redenya Kralı Radovid ile yaşadığı aşk… İşte o hayranlar gözünde pek affedilebilecek bir şey değil çünkü kitapta hiçbir alakaları olmadığı gibi Jaskier’i Jaskier yapan şey döneminin son derece cinsel aktif bir rockstar‘ı olması. Ancak bu artık geride kalmış bir durum ve materyalin ana karakteri Ciri için de bir uyumun söz konusu olduğunu tekrar etmek gerek.

Son olarak, kadın yazım ve yönetimi ile ilgili bir noktayı açıklığa kavuşturmakta fayda var. Burada ifade etmek istediğimiz şey kadın yazar ve yönetiminin fantastik, macera veya askeri bir yapım ortaya koyamayacağı değil. Burada söz konusu olan şey temelde erkekler tarafından hazırlanmış ve maskülen bir içeriğin neredeyse tamamen feminen bir versiyonun ortaya konması. Sıfırdan kadınlar tarafından yazılan ve/veya yönetilen bir eser bugün Witcher’da eleştirdiğimiz tüm özelliklere sahip olup hiçbir eleştiriye uğramadan tarafımızca mükemmel olarak değerlendirilebilir. Çünkü o eserin ruhu öyledir. Bunun anlaşılmasını isteriz.

İşte bu noktada biraz önce döneceğimizi belirttiğimiz yere geliyoruz. Lauren Schmidt Hissrich gerçekten de hem sıfırdan bir eser olarak, hem Witcher evreninde ana kaynakla yan yana durabilecek bağımsız bir yapımı ortaya koymayı başarmış, The Rats: A Witcher Tale. Kitabın ve dizinin hazin karakterleri The Rats / Fareler, yapımcılar tarafından elleri serbestken kendi duyarlılıkları ve sinematografisi ile öyle başarılı ele alınmış ki, iddialarını kanıtlamakla kalmamışlar gerçekten de stand alone olabilecek bir içeriği de izleyicinin beğenisine sunmuş olmuşlar. Dolph Lundrgren‘in de rol aldığı yapıma dizinin detaylarında belli ölçülerde tekrar değineceğiz.

The Rats / Fareler. Bir Witcher hikayesi olmakla birlikte aslında bir Bonnie ve Clyde hikayesi de aynı zamanda; genç, taptaze ve çok hazin bir sona sahip öksüzler çetesi.

Aslında dizinin karakteri ve anlamına dair söyleyeceklerimizi söyledikten sonra birkaç noktayla yapımın zanaatine de değinelim.

Öncelikle oyunculuklardan başlayalım. The Witcher herkesin gözyaşının burnunda olduğu yer yer irrite edici bitmez climaxlere sahip olsa da önemli bir özelliğe sahip: The Witcher iyi oyuncular kullanıyor. Fakat nedense isim olarak belli bir yere sahip bu oyuncular neredeyse tamamen erkek.

Örneğin efsane suikastçi Leo Bonhart rolündeki Sharlto Copley bir yıldız diyemesek de 2010’lu yıllarda çok önemli işler yapmış bir karakter oyuncusu. Oyuncu bu rolde de kitabı birebir yansıtmayı başararak açık ara en iyi performansı sergiliyor. Hem oyuncuyu hem de diziyi birden bire dehşetengiz bir gerçekliğe kavuşturan turşu fıçısı sekansını da burada anmak gerekli. Korkunç ancak üzücü derecede başarılı sekans diziler tarihinde hatırlanacaktır.

Sharlto Copley, Leo Bonhart yorumuyla kitaptaki karakteri kanlı canlı bir gerçekliğe kavuşturuyor. Karakterin boynundaki Witcher madalyonlarına dikkat…

Yine vampir Regis rolünde Matrix‘in Morpheus‘u Laurence Fishburne‘ü izliyoruz. Oyuncu kapasitesine yakışır bir yorumla ve başarıyla sergiliyor karakterini.

Dolph Lundgren’in Witcher Brehen olarak boy gösterdiğinden bahsetmiştik. Kedi okulunun bu karakteri yakınlığı zayıflık sanan okuluna gönderme yaparken biz kendimizi öğrenci gibi hissedip irrite olsak da kurt ekolünün arkadaşlığını överken, kurtların sürü kedilerin ise tekilliğine gönderme yapan yapıma bir artı not vermiyor değiliz. Ayrıca oyuncu ikinci şansını iyi kullanarak ayağa kalkan yıkık adam rolünde çok iyi.

Yine Dijkstra rolünde tanınan bir sima Graham McTavish‘i ve imparator Emyr’in istihbarat şefi Skellen rolünde emektar oyuncu James Pruefoy‘u izliyoruz. Oyuncuyu Roma dizisinin güvenilmez ama aynı zamanda sadık ele avuca sığmaz Marcus Antonius‘u olarak hatırlayabilirsiniz. Burada ilginç olan şey şu, birçoğu yaşlanmış ve/veya farklı makyaj/kostümlerle tanınmaz haldeki bu oyuncuları performansları sebebiyle araştırmak güdüsü hissediyor izleyici ve kim olduklarını görünce şu kanıya varıyor: The Witcher kaliteli aktörler kullanıyor.

Peki ya aktrisler? Rollerini son derece iyi yapan ve Freya Allan gibi yıldız statüsüne yükselen aktrisleri var yapımın ancak yapımdan önce kitlelerin tanıdığı tek oyuncu Tissaia rolündeki MyAnna Buring. İşlerini iyi yapmıyor değiller ve son derece çekici kadın oyuncuların yanında fiziksel görünümün hiç düşünülmediği rollerde sanatlarını konuşturanlar da var. Ancak para bir şekilde erkek cast için harcanıyor gibi görünüyor.

Performanslara dönersek Liam Hemsworth‘un Geralt rolünde kendini ispatladığını, Freya Allan’ın Ciri ve Anya Chalotra‘nın Yennefer rolünde oyunu aratmadıklarını ve kendi versiyonlarını kabul ettirdiklerini söyleyebiliriz.

Geralt ve yol arkadaşları; karakterleri üç boyutlu yapmakla kalmayan, yalnız kurt Geralt’ın değişiminin de temsili olan bir grup bu.

Birçok oyuncu yanında Fringilla rolünde Mimi Khayisa, Zoltan rolünde Danny Woodburn, Farelerin lideri Giselher rolünde Danny Radcliffe ve kısa bir rolü olmasına rağmen -özellikle dişleri kırıkken- verdiği enerji ile Kraliçe Meve rolünde Rebecca Hanssen’in diğerlerinden bir adım önde olduğunu da söyleyebiliriz.

Ciri’nin sevgilisi Mistle rolündeki Chistelle Elwin’in de yer yer çok dramatik kaldığını ancak çok zorlu bir rolün altından başarıyla kalktığını belirtmemizde fayda var. Eski bir asil, ailesini ve ilk aşığını kaybeden bir aşık, yeni aşkı ile hayata tutunan aynı derecede sert ve güçlü olma baskısı yaşayan bir karakter Mistle ve tüm bu karpuzları da bir koltukta oldukça başarılı şekilde taşıyor.

Bununla birlikte düşününce özellikle kadın oyuncularda dramaya düşmeyen yok gibi çünkü her iki sekanslarından birinde gözleri yaşlı büyük bir konuşma yapmak zorundalar. Bu sebeple bu satırların yazarı bu karakterleri mazur görüyor diyerek farklı bir konuya geçelim.

Görsel efektler ve bir bütün olarak görsellik: Görsel efektler tek kelimeyle olması gerektiği gibi denilebilir. Bazen karanlıkla maskelense de görsel efektlerin başarıyla çalıştığından bahsedebiliriz.

Görselliğe gelince, 4.sezon işin içine Nilfgaard’ın yani güneyin de girmesiyle belki biraz fazla olan Game of Thrones estetiğinden çıkıp renklerin ve büyük manzaraların hakim olduğu oyun görselliğine yani kendi özgün karakterine daha çok yaklaşmış denilebilir.

Fakat yapımın kendini kurtarmakta zorlandığı bir 90’lı yıllar tiyatral set ambiansı var. Belki fantastik bir materyal olması kaynaklı olarak set, set olarak çok belli. Zeyna ve Herkül‘den çok da farklı olmayan bu karakter sanıyorum dizinin sonuna kadar devam edecektir.

Bu noktada küçük bir not olarak belirtelim ki, aslında anlamlı bir seçim olarak Nilfgaard güney ve daha çok İspanyol bir görsel karakterle resmediliyor. Belki bunda boyutlararası portallerin iş başında olduğu bir başka fantastik eser Narnia Günlükleri‘nin de payı vardır. Çünkü orada da bir boyut kapısından gelip egemen olan insanlar özellikle İspanyol Conquistadorlarına benzetiliyordu. Bununla birlikte ana materyalde Nilfgaard daha ziyade Almanya olarak kabul edilebilecek bir organizasyondur.

Son sezon büyük yer tutacağını sandığımız Brenna Savaşı’nda da görüleceği gibi aslında tüm olan biten 1410 tarihli ve Alman Töton Şövalyeleri ile Polonya Litvanya Ortaklığının yaptığı Grunwald Savaşı‘nın rekreasyonudur. Ancak şu an için bu kadarı yeterli.

Yapımın oyuna benzettiği lehçe şarkılar, şişelerin rengi, Witcher okulları gibi birçok konu olsa da yapım kitap dışına çıkarak büyücülerin bir iç savaşı olarak izleyiciye Vicavaro ile aslında oyuna en büyük göndermeyi yapıyor çünkü bu savaş aslında kitapta olmayan ancak oyunun mihenk taşlarından Battle Of Kaer Morhen / Kaer Morhen Savaşı’nın bir temsili.

Yennefer of Vengerberg bu sezon Vilgefortz ile büyük bir savaşa tutuşuyor.

Koreografinin son derece başarılı olduğundan bahsetmiştik, bir not olarak Ciri’nin de katıldığı bu koreografinin birbirini andırır bir Witcher koreografisi olduğunu Freya Allan’ın bu konuda Liam Hemsworth’a uyum sağladığını da belirtmek isteriz. Hatta denilebilir ki Allan gerçek bir kılıç ustası kadar atik ve seri, hatta bir kılıç sanatçısı da denilebilir.

Yine belirtmek gerekir ki Hemsworth’un duygularını daha çok yansıtan Geralt’ı, Redanya kampında bir düşmanını beş kez kafa atarak ve akabinde de yere çalarken veya köprüdeki çatışmada “Let’s fucking move” diye bağırırken gerçekten de daha Cavill’den daha özdeşleşilesi.

Müzikler bazında da 4.sezon özellikle Fareler sekanslarında diğer sezonlara göre bir farka sahip. Oyundan aşina olduğumuz Polonya folklor ezgilerine, günümüz elektronik müziğinin de eşlik ettiği gençliğin cezbedicisi büyüsünü hissettiren temalar da var bu sezonda.

Bir özel noktaya da değinmekte fayda var, bataklıkta geçen ve anne kız iki rusalka ile Geralt’ın macerasında onun babalık nosyonunu izleyiciye geçiren -belki biraz fazla didaktik geçiren- sekansta rusalkanın Geralt ile kocasıymış gibi sarıldığı sahne, belki de serinin en erotik sahnesi olan Geralt ile Yennefer’in cinsellik sahnesinden daha başarılı bir duygu aktarımı sunuyor izleyiciye. Bunun bir övgü mü yergi mi olduğunu izleyiciye bırakıyoruz çünkü temsil olağanüstü etkileyici olmakla birlikte bu elektriği ana karakterler arasında beklemek daha doğal.

Sonuç olarak Witcher 4.sezon ve Rats: A Witcher Tale belki biraz fazla dramatik, feminen ve didaktik ancak aynı zamanda materyaldaki yol arkadaşlıklarını çok iyi yansıtan ve yaklaştığı oyun görselliğine eklediği yeni soundtrack karakteri ile daha özgün bir sezon olarak hiç de fena değil.

Son söz olarak şunları söyleyebiliriz; yapımın tıpkı Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri gibi hayranlar nezdinde kurtulma ihtimali olmasa ve ileride eğer anılacaksa woke kültürün bir öğesi olarak anılacak olsa da, tek başına ve rahat bir bakış açısıyla izlendiğinde son derece keyifli ve hatta derin bir yapım The Witcher ve bu dördüncü sezonu. Yeni içeriklerde görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 1

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir