Bilimkurgu Ve Punk 3 – Biopunk

Bunu Paylaşın

Bir Fırça/Bir Düğme kategorimizde, bir başka “Punk”türü ile karşınızdayız bugün; Biopunk… Biopunk, her ne kadar bir çok otorite tarafından bir siberpunk alt türü olarak görülse de, onu nazarımızda bağımsız kılan bir özelliği var.

Bilimkurgu, veya speküle edilen bilim üç gelişme yolu tanımlıyor. Muhafazakar Gelişim -örneğin lazer silahı taşıyan bir asker-, Sibernetik Gelişim -örneğin yapay sinir sistemi ile çalışan, lazer silahına dönüşen kol- ve Genetik Gelişim -örneğin silah olarak biolojik spor kullanan ve hasarı kendi kendine iyileştiren kol.- İşte biopunk, bu üç gelişim yolundan biri olduğu için biz de kendisine dair bir galerinin uygun olacağına karar verdik. Aslında zombileri de galerimize ekleyecektik ancak görsellerin “iç açıcı!” özelliği sebebiyle onları dışarıda tuttuk.

Biopunk’ın başat özelliklerinden birisi biyolojik değişimin dejenere mahiyetidir. Esasen bu olgu, Biopunk’ı, Siberpunk’ın alt türü yapan olgudur da… İlk örneğimiz, adı üstünde ünlü video oyunu Bioshock’tan geliyor. Her ne kadar Bioshock, kuantum fiziğinden, Steampunk‘a ve oradan Dieselpunk‘a uzanan bir çizgide de tanımlanabilse bile, adı üstünde Bioshock’tur…

Bir diğer seçimimize gelelim. Aslında bir gençlik hikayesi ve distopya karışımı olan Açlık Oyunları… Açlık Oyunları’ndaki genetik teknoloji aslında kontrol altında ve üretilmiş canlılarla ilgili oluşuyla, dejenere değişimi kapsamasa da, distopya öğeleri ile galerimizde yer almaya uygun olduğunu düşünüyoruz.

Bir başka başlık da kült bir çizgi roman serisi ve onun film uyarlamasından geliyor. Enki Bilal‘in Immortel’inden… Materyalin dünyası çok geniş olsa da biz bir canavar görseli yerine değiştirilmiş bir insan olan Jill’i seçtik. Gerçi dikkatli gözler için karşısında bir canavar var…

Bu sefer ki başlığımız, daha çok trans-humanizm ve genetik değişim sınırlarında da olsa, olağanüstü gerçekçiliği ile anılmaya değer; Gattaca‘dan bahsediyoruz. Posteri ile veriyor mesajını materyal…

Seksenlerden bir film var şimdi de; David Cronenberg imzalı The Fly/Sinek. Film aslında standart bir biopunk materyali sayılmaz, ancak bilimin sınırlarının belirlenmesi ile ilgi olarak sorduğu soruyu biyolojik bir mutasyonla verdiği için aynı zamanda mükemmel bir de örnek konumuza… Ancak bu görsel biraz rahatsız edici, onu da belirtmekte fayda var.

Bir başka Cronenberg filmine gelelim şimdi de, The Fly’dan on üç sene sonraki başlığa; Existenz… Bioteknoloji ile sanal dünyayı birleştiren başlık, özel yapısıyla bilimkurgu severlerin gönlünde gerçekten taht kurmuştur.

Geldik galerimizin sonuna. Finali gerçek bir klasikle yapmak istedik. H.G.Wells‘in unutulmaz eseri; Doktor Moreau’nun Adası. 1896’da yazılan eserin, bu türün babası olduğunu söylemek pek de yanlış bir ifade olmaz. Tekrar görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 1

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir