S.Volkan Gün’den, Galaktik Günceler: Nareed-2

Bunu Paylaşın

Odasına vardığında kendisini daha iyi hissetmiyordu. Oysaki öyle olacağına dair bir ümidi vardı. İstasyondan çıktıktan sonra bir süre amaçsızca yürümüş, kendisini meyve satmaya çalışan yerel bir genci fena halde terslemiş, iki kez karşılaştığı yerel güvenlik güçlerinden yardım istemeyi düşünmüş; ama kendisini tehdit eden insan eğer iddia ettiği şeyse, ne yerel güvenliğin ne de askeri kuvvetlerin kendisini koruyamayacağını bildiği için bu fikrinden vazgeçmişti.

İçinde kopan fırtınayı, karnındaki garip burulmayı, normalden daha büyük olan kalbinin hızlı atışını ise tek bir şekilde açıklayabiliyordu. Sevdikleri için duyduğu endişe… Bu duygularla odaya girer girmez haberleşme sisteminin başına geçti ve Tozumb’daki evinin haberleşme kodunu girdi ve beklemeye başladı. Geçen her an içindeki endişeyi kaybetme korkusuna dönüştürüyordu. Babasına ait olan silahın devamlı onunla birlikte olduğunu bildiği için aklına gelen düşünceleri bastırmaya çalışıyordu.

Hala reseptör iletkenin etkisinde miyim diye düşündü. Gezegenin temiz havasını düzenleyici yerleştirilmiş ciğerlerine çekerken adamın verdiği kimyasal ilacın etkisinin azaldığını hissetmişti ama şu anda hiçbir şeyden emin olamıyordu. Elinde tuttuğu bıçağı sıktığını fark etti. Galaktik haritada güneş sistemleri arasındaki haberleşme istasyonları bazen devre dışı kalabiliyor ya da bir solar fırtına dalgaları bozabiliyordu. Bunları bilmesine rağmen ekranda beliren bilgilendirme korkularını körüklemekten başka bir işe yaramamıştı.

‘Aramanız başka bir koda yönlendiriliyor’…

‘Atalarımın kemikleri adına. Lütfen doğru olmasın!’

Ama doğru olduğunu biliyordu. Babasının tören bıçağını bir yabancıya vermesinin tek bir yolu vardı. Ve eğer o adam babasını ölümüne neden olduysa, bir yolunu bulup onu öldürecekti.

Kafasında yaşadığı belirsizlik devam ederken az önce öldürmeyi düşündüğü adam tekrar karşısında belirdi. Adam bir ulaşım aracındaydı ve Nareed’i gördüğüne hiç şaşırmamış bir hali vardı.

‘Bu kadar saf olamazsın. Daha iyisini yapabileceğini düşünüyorum.’

‘Onlara zarar verdiysen…’

Nareed’in sözlerini adam haberleşme ünitesine doğru elini kaldırarak kesti.

‘Yapman gereken tek şey söylediklerimi yapman. Sonrasında değer verdiklerine kavuşacaksın.’ Bir an durduktan sonra devam etti.

‘İş birliğimizin nefret ve intikam duygularının üzerine kurulmasını istemem. Kendini hazır hissettiğinde artık bana nasıl ulaşabileceğini biliyorsun’ dedi ve hepsi buydu. İletişim kesildi. Nareed nefessiz, çaresiz ve kocaman bir hiç olarak ekrana bakakaldı.

İnsanın söylediklerine inanmak isteyen Tozumb’lu saf kız sevinmeye hazırlanırken, zorlukları bizzat yaşayarak gören genç kadın içindeki küçük kıza bağırdı

‘Sakın! Babanı sağ görmeden, sakın!’

Aklına ikinci gelen şey gemisine atlayarak evine gitmekti. Hemen hareket ederse gerekli izinleri kısa sürede alacağını biliyordu. Büyük etkinlik sırasında tüm öncelik turnuvaya katılan yarışmacılara tanınıyordu İnen gemilerin büyük bölümünün asla gezegeni terk edemediği düşünülünce çok fazla iş yükü olmadığı aşikârdı.

Haberleşme sistemine ‘Gezegenin Atmosfer Savunma İdaresi’ne bağla’ komutunu verdi ve getirdiği az sayıda eşyayı toplamak üzere yerinden kalktı.

‘Bağlantı kuruldu’ uyarısıyla yerine döndü ve olduğu yerde kalakaldı.

‘Nareed! Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun.’ Adamın sesinde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Öylesine konuşuyor gibiydi ama Nareed adamın söylediklerine anlam yüklüyordu. İnsanın onun hakkında ne düşündüğü bir şey ifade ediyormuş gibi garip bir his kapladı içini. O hissi hemen bastırdı.

‘Kimsin sen? Benden tam olarak ne istiyorsun?’

‘Aha!’ dedi adam nihayet duygusal bir tepki vererek. Hala aynı aracın içindeydi ve ekrana bakıp güldü. ‘Nihayet doğru soruyu sordun.’

Kendisini köşeye sıkışmış hisseden Nareed karşı bir atak yapması gerektiğini düşündü. Babası küçük Nareed’i Aregu törenine hazırlarken ilk öğrettiği manevralardan biriydi Siza’nn.

‘Rakibin bastırıyorsa ve kontrolü kaybettiğini hissedersen bunu yapmalısın. Temelinde hala kontrolü ele geçirebileceğini göstermektir amacı.’ Nareed bunları düşünürken ekrandan gelen ses düşüncelerine son vermişti.

‘Nareed?’

 ‘Babamla görüşmek istiyorum. Ve eğer bana ihtiyacınız varsa bunu yapmak zorundasın.’

Adamın dudaklarındaki tebessüm bir anda kayboldu ve ekrana dikkatlice bakmaya başladı. Nareed damarlarındaki kanın donduğunu hissetti. Dik durmaya çalıştı; ama içeride bir yerlerde okyanus kenarında mor bikenaen taşı toplayan küçük kız annesinin arkasına saklanmıştı bile.

‘ Hiçbir şeye zorunlu değilim Tozumb’lu.’

İşte o anda adamın iddia ettiği şey olabileceğine inandı. Sözler ağzından öyle bir dökülmüştü ki nefreti neredeyse maddesel bir form almıştı.

Ve görüntü tekrar kayboldu. Nareed bir süre öylece durdu. Bilinci adamın kolundaki işareti gösterdiği ana döndü. Daha önce sahtekârlarla ilgili pek çok hikâye dinlemişti. Başka dünyalarda, canlıları korkutan ve onların şüphelerinden yararlanmak isteyen insanların hikâyeleriydi bunlar…

Fark etti ki o ana kadar adamın kim olabileceğine inanmak istememişti. Nefesini tutuyordu ve nabzı kulaklarında atıyordu, derin bir nefes verdi. Ahorii gezegeninin atmosferi bir Tozumb’lunun yaşaması için gerekli atmosferik koşullara sahip değildi. Aynı durumu yaşayan pek çok ırktan ve gezegenden gelen savaşçının bu durumu atlatması adına yapılmış özel bir düzenleyici hemen soluk borusunun girişine yerleştiriliyor ve cihaz gelen havayı içinde bulunduğu vücut için gerekli dengeye getirerek ciğerlere ya da anatomik olarak ona en yakın ne var ise ona gönderiyordu.

‘Nefesini tut. Biraz uzun tutman gerekiyor.’ Demişti Ahorii’li görevli.

‘Düzenleyici vücut fonksiyonlarına göre kendisini düzenleyecek. Süresi 8 ve 65 saniye arasında değişebilir. Genetik bir hastalığınız var ise daha uzun sürüyor. O yüzden başlık içinde derin bir nefes alın ve başlıyoruz.’

O zaman bile şu andaki kadar nefesini tutmamıştı. Ne tür bir erunn’ta’a çukuruna çekildiğini bilmiyordu ama tüm benliği bunun sonunun iyi olmayacağını biliyordu. Karşısındaki şeyle ilgili çok fazla şey bilmiyordu. Duydukları hep kulaktan kulağa, duygaçtan duygaça yayılmış şeylerdi. Açıkçası şu ana kadar umurunda da olmamıştı. Başka bir gezegende yaşanan bir olayın kendisine ve ailesine zarar gelmediği sürece uzak olduğuna inanmak çok daha kolaydı.

İstemsiz, dudaklarından o kelimeler döküldü ve konakladığı odanın işlemcisinden Galaktik genel bilgi sistemine giriş yapıldığı bilgisi geldi. Kibar bir Ahorii’li kadın sesi konuşuyordu.

‘117 adet arama sonucuna ulaşıldı. Bunlardan 44 tanesi sağlam olmayan kaynak olarak işaretlendi. Gerçeklik oranı en yüksek olan ilk 20 sonuç yansıtılıyor.’

Nareed o anda başka bir çıkış yolu bulabilir miyim diye düşünürken odanın kapısı açıldı ve içeriye çöp toplama ünitesi girdi. Makine tüm olan bitenden habersiz umarsızca odanın uzak tarafındaki banyo kısmına girdi ve atıkları alarak yine aynı umarsızlıkla girdiği gibi çıktı.

‘Umarım temizlik ünitemiz sizi rahatsız etmemiştir? Siz misafirimizin aktif dinlenmede olmadığının teyit ederek içeri girişine izin verildi.’

Nareed’in bir şey diyecek oldu sonra vaz geçti. Çok daha önemli konulara odaklanması gerekiyordu. Çıkan ilk 20 sonuçtan ilk ikisi Tarrun-5 gezegeninden bir insana ait kitaplarla ilgiliydi. Kitapların kahramanı bu grubun eski üyesi bir insandı ve Nareed buradan çok gerçekçi bir bilgiye ulaşamayacağını düşündü ama üçüncü sonuç gerçekten ilginçti. ‘Oynat’ dedi parmağıyla göstererek.

Ekranda nefes nefese bir Triandod belirdi. Büyük mavi gözleriyle hemen kafasının üzerinde uçan kameraya bakıyordu. Kamera yüzüne yaklaştı ve çizgi halinde kırmızı göz bebekleri görüldü. Yanaklarından sarkan sakala benzer uzantılar istemsiz kasılıyor ve gevşiyordu. Kendi dilinde bir şeyler anlatmaya başladı. Sessiz konuşuyordu ve durmadan arkasına bakıyordu.

‘Dili düzenle’ dedi Nareed bir an için kendisini ve tam ortasında kaldığı olayları unutarak.

‘… bir depo burası ve sanırım nihayet izlerini buldum.’

Ekranın alt kısmında yazan Trian dili çevirisinde ‘Muhabir kAaLa Mur Tibon’ yazıyordu. Triandod gırtlağından çıkardığı sesleri ve bir yırtıcıyı andıran görüntüsüyle karanlık bir sokak karşılaşmak istenmeyecek bir görünüme sahipti ama buna rağmen gözlerindeki korku kameraya çok net bir şekilde yansıyordu.

’97 inci Galaktik Konsey her ne kadar varlıklarını resmi olarak inkâr etse de birazdan sizlere Cellat Birliği’nin var olduğunu göstereceğim.’

Nareed ismi duyduğunda kanının çekildiğini hissetti. Garip, tarif edilemez bir korku içinde bir mikrop gibi yayılıyordu.

‘İçerideki grubun bir süredir, gezegende insan karşıtı aksiyonlar aldığını biliyoruz. Yerel yetkililer Konsey’in uyarılarına rağmen Rchnah Özgürlük Birliği’nin varlığını reddetmedi ve işte birazdan bunun karşılığında Konsey’in ne yaptığını göreceksiniz.’

KAaLa, arkasında saklandığı kayalığın yanından geçerek daha iyi bir kamera açısı bulmak için yapıya doğru yaklaştı.

‘Kameramı içeri gönderemem çünkü her türlü iletişim sinyalini engelleyen bozucular kullandıklarını biliyoruz. Çok uzun süredir Cellat’ların izini sürüyorum ve bu gece tüm çabalarımın karşılığını alacağıma inanıyorum.’

Nareed, muhabire karşı saygı duydu. Korktuğu her halinden belli olsa da bu canlı o korkunun üzerine gitmesini bilmişti.

Gecenin karanlığında kolundaki kumandayla oynayarak, havada süzülen kameranın ayarlarını düzeltirken birden büyük, sivri kafasını eğdi.

‘İşte geldiler’ dedi neredeyse sadece ince dudaklarını oynatarak. Nareed’de ekrana yaklaşıp kAaLa gibi nefesini tuttu. İlk önce hiçbir şey göremedi. Bir saniye sonra muhabir kolunda kumandayla odaklanmayı arttırınca fark etti. Birkaç tane karaltı birkaç katlı yapıya normal olmayan bir süratle tırmanıyordu.

Nareed, pek çok Güneş sisteminde bulunmuş, farklı birçok ırkı görmüştü. Ama daha ince hiç bu kadar hızlı hareket edenine rastlamamıştı. Elini istemsiz ağzına götürüp kapattı. Sanki depoya bir çöl araknidi hızıyla çıkan karaltılar onu da fark edecekmiş gibi korktu.

Karaltılar yapının tepesine gelince bir süre oyalandılar ve sonra açtıkları bir delikten içeri süzülerek kameranın görüşünden çıktılar.

‘Evet dostlarım. Bu anda bir karar vermem gerekiyor.’ Muhabir kAaLa daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. Yırtıcıları çağrıştıran yüzünde bir kararlılık ifadesi belirdi.

‘Yıllardır varlıklarını ispatlamak için uğraşıyorum. Çünkü benim gezegenime de geldiler ve ben henüz daha gençken pek çok yaşlımızı öldürdüler ve geldikleri gibi sessizce gittiler. Onlar Galaktik Konsey’in kirli yüzü. Onlar, bizlere barışı anlatan insan ırkının gerçek yüzü. Hepsi birer silah haline dönüştürülmüş eğitimli insan asker.’

Bu anda muhabir kAaLa Mur Tibon durdu ve şimdi silah seslerinin gelmeye başladığı yapıya baktı. Yerinden kalktı ve süratle yapıya daha yakın bir noktada bulunan metal taşıyıcının yanına koştu. Kamera kusursuz bir görüntü ile Triandod ’un arkasından birkaç santim üzerinden takip ediyordu.

KAaLa, büyük gözleriyle tekrar kameraya baktı.

‘Kararımı anladınız sanırım. Onların varlığını ispat etmem hayat ışığımın sönmesi anlamına gelecekse öyle olsun.’ Nareed muhabire hayranlık duydu. Bir gün önce kendisinden iki kat iri bir savaşçıyı öldürdüğünü unutmuş, muhabirin cesaretine hayranlık duyuyordu.

‘Galaksi çok büyük bir yer ve insanlar, sakın beni takip eden insan dostlarım alınmasın, bu galaksinin kırılgan parçalarından birisi. Ama kurnaz olduklarını kabul etmemiz gerek. ‘ Tekrar yapıya baktı. İleride, yaklaşık 50 klik uzaklıkta, yapının görünen tek girişi bulunuyordu.  Tekrar kameraya döndü.

‘Bu grup onların korkularını bastırmak için ürettikleri bir kâbus. Bir terör aracı. Onları gören canlılar ölüyor ve bu yüzden Galaksinin pek çok yerinde onlar geldiği zaman herkes gözlerini sıkıca kapatıyor.’ Bu anda giriş kapısında bir hareketlenme oldu ve kAaLa’ın ince dudaklarında ağzındaki sivri dişleri ortaya çıkaran yırtıcı bir gülümseme belirdi.

‘ Ben serbest muhabir kAaLa Mur Tibon, bu yayını yörüngede yayın yapan tüm haber uydularına gönderiyorum. Bu gece, Konsey’in ısrarla inkâr ettiği insanlardan oluşan Cellat’ların ifşa olduğu gecedir.’

Sözlerini bitirir bitirmez Triandod öyle bir hızla yerinden fırladı ki kolunda bulunan kumandaya bağlı kamera bile bir an için adapte olamadı. Koşarak kapıya yaklaştı. Gecenin karanlığını aydınlatan tek şey uçan kameranın mavi ışığıydı.

Triandod’lar hızları ve ölümcül güçleriyle mükemmel birer avcı olarak bilinen bir ırktı. Ama saldırgan değildiler. Bu muhteşem yetilerini sadece avlanmak için kullanıyorlardı ki avlanarak beslenme döngülerini çok önce, Konsey’in bir üyesi olarak gönüllü olarak sonlandırmışlardı. Onlara hazır gıda getiren pek çok Galaktik firma, bu mükemmel avcıları evcilleştirmişti.

Birkaç kalp atışı süresinde muhabir kapının önüne varmıştı bile ve tam o anda kapıda, yüzleri gece kadar karanlık ve hepsi Dünya tarihinde yeri olan Cellat başlıklarına benzeyen başlıklarla kaplı insanlar dışarı çıkmaya başladı.

Muhabir kAaLa Mur Tibon’u ilk fark eden; en öndeki Cellat oldu. Belki de saniyenin onda biri bir süre tereddüt ettikten sonra öne doğru atıldı ve mükemmel refleksleri olan Triandod’u sanki o suyun içindeymiş gibi çaba göstermeden boğazından yakaladı. Bu anda kamera bir anda yükselmeye başladı. KAaLa’nın verdiği bir komutu uyguladığı kesindi.

Muhabir ölümcül ellerini salladı ama karşısındaki insan sanki darbenin geleceğini önceden biliyormuş gibi çoktan eğilmişti. Tekrar doğrulduğunda muhabirin boğazını sıkan el KAaLa’nın boğazının büyük bir parçasıyla geri çekildi. Muhabir bir an için öylece durdu ve sonra olduğu yere yığıldı.

Cellat’ların bir sonraki hedefi kameraydı. Çoktan yükselmeye ve uzaklaşmaya başlayan kamera uzak yıldızları gösterdi ve sonra birden yayın kesildi.

‘Sinyal verisi sonu’ ekranda beliren yazıydı.

‘Kaynak’ dedi Nareed, sesi titreyerek.

‘Kaynak bilinmiyor’

‘Nereden yayınlanıyor bu kayıt?’

‘Düzenli olarak sinyal kaynağının değiştiği bilgisi doğrulandı. Birden fazla kaynaktan yayınlanıyor olma olasılığı yüzde 75,4’

Nareed nefesini vererek arkasına yaslandı. Ekranda birden başka bir görüntü belirdi. Eski tarihli, bir haber kanalına ait yerel bir yayındı.

Konuşan, Tozumb’lar gibi insansı bir ırk olan Kelvi’ydi. Ciddi bir tonla konuşuyordu. Konuştuğu dilde şiirsel bir şeyler vardı. Ekrana çeviriler düşmeye başlayınca Nareed gözlerine yaşların biriktiğini hissetti.

‘İzlediğiniz görüntüleri bize ulaştıran muhabir kAaLa Mur Tibon’un cesedine ulaşılamadı. Ama başardığı şey dün gece itibariyle 97 inci Galaktik Konsey’de bulunan 3 insan üyenin istifasıyla sonuçlandı. Resmi makamlardan bilgi alamadık ancak bizlere yakın kaynakların verdiği bilgilere göre; dün akşam itibariyle Cellat Birliği lağvedildi. Güneş sistemlerinde bulunan tüm Birlik üyelerinin Konsey’e bilgi vermek üzere Konsey Merkezi’ne, Sularnum’a gitmeleri istendi.’

Burada haber kesildi ve ekran yine karardı. Kararmadan önce Nareed yayının tarihini görebildi. Kayıt bundan yaklaşık 10 yıl öncesine aitti. Tüm bu yaşananlar önemli olaylardı ama Nareed’in küçüklüğüne denk geliyordu ve o zamanlar en büyük sorunu bu değildi.

Ekran tekrar canlandı ve birbirlerine bağlı olduğunu kanaat getirdiği üçüncü bir haber belirdi. Yazılı olan haberde; Cellat’lardan bazılarının teslim olup, vücutlarına eklenen mükemmel teknolojileri vermek istemedikleri ve kaçarak saklandıkları yönünde bilgilerin olduğu yazıyordu. Nareed, insan omurgasına eklenen ve beyne bağlanan özel bir cihazın olağan dışı pek çok yeteneği beraberinde getirdiği bölümü de okuduktan sonra ekran karardı.

Bir süre öylece durdu ve tüm bu öğrendiklerini sindirmeye çalıştı. Eğer bu adam söylediği gibi bir Cellat ise zaten çok şansı olmayacaktı. Aklından geçen ilk şey gemisine atlayıp gezegenine dönmekti; ama Cellat’ın buna izin vereceğini düşünmek çok iyimser bir düşünce olurdu.

Tam bu anda gelen çağrının sesiyle irkildi. Ya o arıyorsa?

‘Turnuva organizasyon komitesinden Surr Ktha görüşmek istiyor.’

Sistemin verdiği bilgi derin bir nefes vermesine neden oldu.

‘Sizi saygıyla selamlıyorum’ diyerek uzun burnunu eğdi. Surr Ktha, Ahorii ırkının tipik bir örneğiydi. İnsanların Dünya’sındaki atlarınkini andıran yüz şekilleri ve aşırı kibar tavırlarıyla ne düşündüklerini asla bilemeyeceğin, daima politik canlılardı.

‘Umuyorum aldığınız yara daha iyidir. Siz Tozumb’luların eşsiz bünyelerinden dolayı bazı müdahaleler imkân dışı oluyor.’

‘Çok daha iyiyim.’ Kelimeler ağzından zorla dökülmüştü. Şu anda turnuvanın galibi ilan edilse bile umurunda değildi.

‘Biliyorsunuz ki kazandığınız karşılaşma sonrası, diğer seçkin savaşçılarla bir üst tur için mücadele etme hakkı kazandınız. Ama bu noktada komitemiz devam etme veya bırakma kararınıza saygı duyacaktır.’

Bir an duraksayan Ahorii’li dişi, Nareed’in iştahsız tavrını görünce devam etme gereği duydu.

‘Eminim sağlıklı olmanız ve daha sonraki turnuvalara da katılmanızın bizim için önemini biliyorsunuz.’

Kısa süren sessizliği Nareed bozdu.

‘Aaa.. Komiteye ve size minnettarım ama kolum yeni bir müsabakayı kaldıracak durumda değil. Ve bu durumdayken kendimi kolay bir rakip haline getirmek istemiyorum.’

Nareed bu anda söyleyeceklerini söylerken içinde bir yerlerde bir şeylerin acıdığını hissetti. Ne kadar iyi bir savaşçı olduğunu kanıtlamak için gelmişti ve eline geçen fırsatı iyi kullanmış, zorlu bir rakibi alt etmişti; ama şimdi iyi bir kız olma ve evine gitme zamanıydı. Galaktik şöhret başka bir yağmur mevsimini bekleyecekti.

Turnuvada devam etmek, sonuna kadar yeteneklerini ve şanslarını deneyecek olanlar için verilen bir seçimdi. Bilinen galaksinin pek çok noktasında o kadar çok savaşçı geliyordu ki; Ahorii’nin ölüm çukurlarının bile yutabileceğinden fazlasıydı. Kazananlar bırakabiliyor ve daha sonra tekrar katılma hakkıyla bu ıslak gezegenden ayrılabiliyorlardı.

Ayrılmak! Evet buydu. Birden Nareed düşüncelerinden sıyrıldı ve hala konuşan Ahorii’li dişiye ‘Sizden özür diliyorum Sayın Kutha; ama bekleyemeyecek acil bir işim var.’

‘Ktha!’ diye düzeltti Ahorii’li, sesinde rahatsız olduğunu gösteren belli bir kızgınlıkla. Ama kendisini nezaket çizgileri içinde tutmayı başarmıştı.

‘Elbette Sayın Nareed. Size iyi bir yolculuk dilerim.’

Nareed başka bir söz söylemesine izin vermeden iletişimi sonlandırdı.

Kendi gemisiyle uçamazdı; ama yapması gereken izini kaybettirmek ve Galaksinin dört bir yanına yolcu ve yük taşıyan gemilerden birisine binmekti. İnsanın verdiği kredi bankasını da pek çok eşyası gibi bırakarak harekete geçti. Muhtemelen dışarıda bir yerlerde birileri onu gözlüyordu; ama dışarı görünmeden çıkmak için güzel bir fikri vardı.

Yarım saat sonra atık toplama ünitesinin sıkışık karnında sessiz; ama kararlı bir şekilde kaldığı yerden ayrılmıştı. Planı çok basitti. Gezegenden ayrıl. Tozumb’a ulaş ve aileni kurtar. Yapması düşünülmesinden daha zor bir plandı. Bir an aklına yere cansız yığılan muhabir geldi. Gecenin karanlığında kim olduğunu bilmediği bir katil tarafından öldürülmüş; ama yaptığı yayın gayri resmi bir grubun çökmesine neden olmuştu. Aynısını yapabilirim diye düşündü. Ben de ailemi kurtarabilirim.

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 0 / 5. Oylama sayısı: 0

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir