Araf (4.Bölüm)

Bunu Paylaşın

Rams sesin geldiği yöne döndüğünde Kont’la konuşmasından hemen önce ellerinde muştalarla kapıda kalan adamı gördü.

‘Yarım kalan bir işimiz var efendi Rams.’

Rams’ın hayatındaki hiçbir şey kolay olmamıştı. Bu gece de durumun farklı olması beklenemezdi.

‘Abi, efendi Rams bana yardım etti.’

‘Sen kenara çekil Luka.’

Böyle bir abinin böyle bir kardeşi olması… Hayat her zaman adil olmuyor!

‘Seninle bir işim yok benim’ dedi Rams umursamaz bir tavırla. Luka’nın abisinin birkaç bakır para için sokak aralarında dövüşen tiplerden olduğunu karşılaştıklarında anlamıştı. Halk arasındaki isimleriyle sokak fareleri. Bir lokma için acımasızca kavga eden ama kedi göründüğü zaman gölgelere saklanan tipler. Kavga etmek bu adam için kazanca giden bir yoldu. Bu gece ise; arkadaşlarını pataklayan Rams’ı dövmek ödül olacaktı.

‘Sakın bana korktuğunu söyleme koruyucu. Kaçmayacaksın değil mi?’

Rams kavgadan kaçamayacağını biliyordu. Başka bir zaman olsa hoşuna bile gidebilirdi ancak şu anda kendisini çok yorgun hissediyordu. Araf’a gitmiş, bir goblin yuvasına dalmış, bir ghul’ün yemeği olmaktan son anda kurtulmuş, gururu kırılmış ve Rivani’nin muhtemel katilini elinden kaçırmıştı. Hepsi bir araya gelince yaşadıklarının ağırlığı üzerine çökmüştü. 

‘Hayır’ dedi yine de gülümseyerek. ‘ Ancak bir şartım var.’

Elindeki muştaları takmaya başlayan adam ‘Nedir?’ dedi.

‘Eğer seni yere serersem Luka ile konuşmama izin vereceksin.’

Adam bir an için Rams’ın istediğini düşündü ve sonra kafasıyla teyit eden bir işaret yaptı.

Luka tedirgin, iki adamın yolundan çekilirken Rams pelerinini çıkardı ve saçlarını kafasının arkasında topladı. Artık hazırdı.

Yarım saat sonra şehrin ıssız sokaklarında bitkin bir adam yürüyordu. Kaşı yarık, gururu kırık, ümidi yarım ve ne yapacağını bilmez bir adam… Kavgayı kazanmıştı; ama sonucunda hiçbir bilgi alamamıştı. Genç Luka siyah bir arabanın gittiğini görmüştü ama kont tüm görevlileri içeri toplamıştı. Belli ki hiçbir hizmetlinin misafirini görmesini istememişti.

Kimdi o yabancı? Kont’un bebeğini nasıl bulmuştu? Daha da önemlisi Rivani’nin bıçağını nereden bulmuştu. Kont’un yabancıya verdiği kutuda ne vardı? Tüm savaşları sonlandıracak savaş neydi? Bu kadar soru kafasında dolaşırken rahat bir uyku çekemeyeceğini biliyordu. Kafasındaki düşünceler yağmur yüklü siyah bir bulut gibi üzerinde dolaşırken Rams’ a rahat yoktu.

Gece ürpertiyordu. Yağmurun etkisiyle daha da artan soğuk hissi Rams’ı ayakta tutan tek şeydi. Nereye gittiğini bilmeden belli bir süre yürüdü. Gecenin koynunda saklanan tüm uğursuzlar bile kendilerine saklanacak bir delik bulmuşken Rams, sırılsıklam ve açıktaydı. Köprülerden ve meydanlardan geçtikten sonra kendisini Misa’nın kapısında buldu. Asırlar kadar yaşlı kadın şehirde kendisini güvende hissettiği tek yerdi. Geçmişiyle, babası yerine koyduğu Rivani’yle tek bağlantısıydı.

 Kapıyı çalıp çalmamak arasında tereddüt ederken kapının diğer tarafından dev köpeğin boğuk havlamasını duydu. Her zamankinden daha güçsüz daha cansızdı. Rams içine doğan kötü hisle Goblin Katili’ni çıkartarak kapıyı çaldı. İçeriden gelen inlemeleri duyduğunda tüm gücüyle kapıya yüklenerek içeri daldı.

Misa’nın her zaman görmeye alıştığı düzenli evi darmadağın bir haldeydi.

‘Misa’ diye bağırdı bir yandan kedigözlerini takarken. Araf’ın tüm yaratıklarını gösteren gözlüklerin yardımıyla karanlık odada biraz daha rahat ilerlemeye başladı. Tüm eşyalar bir tarafa atılmış, kitaplar dağılmış, koltukların minderleri parçalanmıştı. Kırık porselenlerin çıtırtısını duyduğunda olduğu yerde dondu. Ses arkasından geliyordu. Aniden dönerek ok atarı doğrulttu ve gördüğü manzara karşısında dondu kaldı. 

Kadim Misa, kütüphanenin arkasındaki gizli bir kapının eşiğinde öylece duruyordu. Yüzünde donuk bir ifade, karnında derin iki karşılık bir yarık vardı. Bu yara normal bir insanın bağırsaklarını ayaklarının dibine dökebilirdi; ama Misa normal bir insan değildi.

‘Misa!’

Rams, kadının yardımına koştu.  Misa’nın alnında ve yanaklarında daha önce görmediği yılların verdiği derin çizgiler hemen dikkatini çekti. Bir şey söylemeden kadını taşıyarak koltuğa yatırdı. Yaralı kadının yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu.

‘Sandığından daha yaşlıyım Rams.’ Konuşurken sesi titriyordu. Karnındaki yara güçlü yetişkin bir erkeği saniyeler içinde öldürebilecek derinlikteydi.

‘Ne yaptı bunu Misa?’

Misa elini kaldırıp Rams’ in yanağına götürdü. Genç adamın hiç bilmediği şefkatle okşadı.

‘Vücudumu bir arada tutmak için çok enerji harcadım’ dedi yutkunarak kadim Misa. Rams, kadını susturmak, dinlenmesini söylemek istiyordu; ama yaşananları öğrenme isteği ağır basıyordu.

‘Fazla zamanım kalmadı. Geleceğini biliyordum.’

Kadının çaresiz hali Rams’ı çok kızdırmıştı. Rivani’ den sonra aile diyebileceği bir tek Misa kalmıştı ve şimdi hiçbir şey yapmadan ölümünü seyrediyordu.

‘Neler oldu burada?’ Dişlerini sıktığını fark etmemişti.

‘Şimdi beni iyi dinlemelisin. İntikam için vakit yok. Hep olmasından korkulan şey başladı. Bunu durdurman lazım.’

Sonra birden bir spazm kadının tüm vücudunu salladı. Ağzından gelen kan boynundan aşağıya akarken gözlerini kapadı. Tekrar açtığında bir ömür süresi daha yaşlanmıştı. Rams çaresiz, kadının yavaş yavaş tükenişini seyrediyordu.

‘Togga’yı al. Seni nereye götüreceğini biliyor. Dikkatli ol. Geceler artık daha tehlikeli’ Kesik kesik konuşan Misa cümlesini bitirdiğinde artık üç yüz yaşını devirmiş bir ağaçtan daha yaşlıydı.

Rams kafasını çevirip yaralı bacağıyla orada öylece duran iri köpeğe baktı. Hayvanın gözlerinden akan billur mavi renkli iki damla her şeyi anlatıyordu.

Misa son bir çabayla elini kaldırıp mutfağı işaret etti.

‘Kurabiye kavanozu’ diyebildi. Sonrasında yeni bir spazmla titremeye başladı. Titreme o kadar kuvvetliydi ki Rams bile sallanıyordu. Ama kadını bırakmadı. Misa son nefesini verdiğinde yüzü genç bir kızın ki kadar pürüzsüz ve güzeldi.

Togga olduğu yere oturdu ve kafasını öne eğdi. Rams iri hayvanın sadece başını okşayabildi. Çok üzgündü. Mutfağa yöneldi. Bir sürü kavanoz…

Her çeşit kurabiyeden vardı. İçlerinde bir tanesi dikkatini çekti. Daha küçük bir kavanozdu; ama içindeki kurabiyeler kavanozun ağzından sığabileceğinden çok daha büyüktü. Elini uzattı ve kapağı açtı. Elini daldırdığında kavanozdaki kurabiyeler kaybolmuştu. Kavanozun dibinde teneke görünümlü bir anahtar duruyordu. Anahtarı boynuna asarak Togga’nın yanına döndü. Dev köpek koca kafasını sahibinin karnına koymuş öylece duruyordu.

Rams içeri girdiğinde kafasını kaldırarak koruyucuya baktı. İri cüssesiyle doğruldu ve büyük bir kararlılıkla kapıya yöneldi. Genç adama yapılması gereken önemli bir şey olduğunu hatırlatır gibiydi. Kapıdan çıkarken Rams son bir kez Misa’nın cansız vücuduna baktı. Kapıyı kapattığında Togga geceyi çınlatan bir ulumayla sahibine elveda diyordu. Yağmurun boşalttığı sokaklar iri köpeğin tüyler ürperten ulumasıyla yankılandı.

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 0 / 5. Oylama sayısı: 0

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir