Şehrin sokaklarında bu gece kimse yoktu. Yağmur tüm şiddetiyle devam ediyordu. Arsız, hırsız ve uğursuzların hepsi tıpkı fareler gibi saklanacak bir delik bulmuşlar yağmurun dinmesini bekliyorlardı. Rams ve Togga’nın kaybedecek zamanı yoktu. Böyle ıslak bir gecede uzun sayılabilecek bir yürüyüşün ardından şehir meydanına vardılar. Tam on iki yolun kesiştiği noktada bulunan meydana geldiklerinde dev köpek sağına doğru yönelerek yürümeye devam etti. Rams, kedigözlerini takmış, eli Goblin Katili’nde hayvanı takip ediyordu.
‘Bu tarafa mı dostum? Sanırım sana güvenmekten başka çarem yok.’
Togga ne yaptığını bilen, emin bir tavırla, yaralı bacağına aldırış etmeden ve hız kesmeden meydana açılan yollardan birisine girdi ve sonra hemen ilk sokak arasına daldı. Rams koşar adımlarla izlediği hayvanı bir anda kaybetmişti.
‘Nereye kayboldun?!!’
Rams, görüşü iyice azaltan yağmurun altında olduğu yerde sağına soluna baktı. Koskoca hayvan birden nereye gitmişti? Sokağın arasına baktı ve az önce orada olmadığına Rivani’nin çürümüş kemikleri üzerine yemin edebileceği bir kapı gördü. Gerisini biliyordu. Kapıya yaklaştı, etrafı tekrar kontrol etti ve boynundan çıkardığı eski anahtarı deliğe sokarak çevirdi. Kapı gıcırtıyla yavaşça açıldığında bir kitap dükkânının eşiğinde duruyordu. Togga dükkânın sol tarafında yanan şöminenin önüne kıvrılmış, sıradan bir köpek gibi sarkık kulakları ve uzun ıslak tüyleriyle Rams’ a bakıyordu.
‘Sanırım yolculuğumuz buraya kadardı.’ Kelimeler ağzından dökülürken dükkânın ilk başta göründüğünden çok daha uzun ve geniş olduğunu fark etti.
‘Bu şehirde böyle bir dükkân olduğunu hatırlamıyorum.’
‘Hatırlamaman çok normal genç Rams.’
Rams, avcı refleksiyle sesin geldiği yöne doğru dönerek ok atarını doğrulttu. Karşısında kısa boylu, orta yaşlı esmer tenli bir adam duruyordu. Giysileri ve ten rengi buralardan olmadığının açık kanıtıydı.
Adam gülerek dükkânın diğer ucunda bulunan tezgâhın arkasından yürümeye başladı. Rams gergin, silahı hala elinde yabancıyı takip ediyordu. Adam Rams’ın gergin tavrını anlayarak olduğu yerde durdu ve ellerini havaya kaldırdı.
‘Silahım yok efendi Rams.’
‘Tüm hayatım bu şehrin sokaklarında geçti. Böyle bir dükkân gördüğümü hatırlamıyorum. ‘ diye tekrarladı Rams Goblin Katili’ni daha sıkı tutarak.
Genç adam, Rivani sayesinde pek çok insanın sadece efsane olduğunu düşüneceği şeyle karşılaşmıştı. Koruyucu olmak; gözün gördüğüne inanmamayı, gözün görmediğine inanmayı talep ediyordu. Bir gece için yaşadıkları fazlaydı. Kendisini güvende hissetmek istiyordu. Basit bir açıklama bile yeterli olabilirdi. Yorgundu ve kemiklerine kadar ıslanmıştı.
Yabancı sanki duygularını okuyormuş gibi ‘Bunun basit bir açıklaması var.’ dedi. Rams başka bir gün bu sözlere gülebilirdi. Başka bir gün…
‘Ve?’
‘Burası sıradan insanların görebileceği, girebileceği bir yer değil’ Yabancı ellerini arkasına kavuşturarak Rams’ın söylenenleri hazmetmesini bekledi.
‘Misa senden çok bahsetti. Aslında başta Rivani ’ye karşı çıkmıştım ama…’
‘Rivani’ yi tanıyor muydun?’
‘Elbette’ dedi yabancı ellerini yana açarak. Gülünce gözlerinin içi gülüyordu. Samimi bir tavrı vardı.
‘Seni yetiştirmek için himayesine aldığında bizim iznimizi istemişti.’
‘İzin? Rivani başına buyruk bir adamdı. Neden sizden izin istesin?’
‘Çünkü Efendi Rams’ dedi yabancı bir anda ciddileşerek ‘Hepiniz bize bağlısınız. Farkında olsanız da olmasınız da.’
Rams koruyucuların koruyucusu olan bir konseyden bahsedildiğini duymuştu ancak çok uzak ve başka bir diyara ait bir hikâye gibi gelmişti o zamanlar. Sadece yaşlı koruyucuların anlattıkları hikâyelerde bahsedilen bir gruptu bu.
‘Misa öldü’ dedi Rams neden söylediğini bilmeden. Sonra köpeğe baktı. Hayvan yanaklarında donmuş kristal yaşlarla öylece yatıyordu.
‘Biliyoruz’ dedi yabancı gözlerinde görülebilen derin bir acıyla. ‘Ama şu an yas tutmak için doğru bir zaman değil. Misa’nın az önce söylediği sözleri tekrarlayarak. Tekrar Rams’ a baktığında kararlı bir tavırla konuştu.
‘Efendi Rams. Adım Agrap. Bu şehirden ve bu ülkeden daha yaşlıyım ve burası bir kitap dükkânı değil. Burada kitap satılmaz. ‘Sözünü keserek Rams’ a doğru birkaç adım attı. Burası Dünya’nın yaradılışından bu yana olan olayların kayıtlarının tutulduğu yerdir.’ Bir an için, Rams’ın az önce açıkladığı sırrın altında ezilmesini bekler gibi baktı. Sonra yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
‘Kıyafetlerinden kurtulmazsan sabaha çok ciddi hasta olacaksın. Şimdi Goblin Katili’ni indir ve beni takip et.’
Rams adamı sessizce takip etti. Agrap, Goblin Katili’ni bile biliyordu. Bu ismi sadece Rivani biliyordu. Yaşlı adam yaptıkları bir Goblin yuvası baskınında beş goblini öldürmesi sonrasında kendisi vermişti bu ismi. ‘Yeteneğin ve ancak bir aptalın taşıyabileceği türde bir cesaretin var’ demişti gülerek.
Tezgâhın arkasında bulunan kapıdan girerek bir odaya geçtiler. Çok sıcak bir odaydı. Agrap eliyle Rams’a şömineni yanında bulunan koltuğu işaret etti. Rams otururken, Agrap karşı köşede duran masanın üzerinden bir kitap aldı.
‘Vaktimiz çok az Efendi Rams. Bu gece geri dönülemez bazı olaylar olabilir. Bunları engellemek sizin elinizde. ‘
Rams adamı dinlerken aklına bir soru takıldı.
‘Neden? ‘dedi birden. Ağzından çıkan soruyu sormak istememişti aslında. Amacı sadece sevdiği iki insanın intikamını almaktı.
Agrap karıştırmaya başladığı kitaptan kafasını kaldırarak genç adama şefkat dolu gözlerle baktı.
‘Şehirde en az otuz tane koruyucu varken neden ben?’ Rams kelimeleri bitirdiğinde küçük bir çocuk gibi utanmıştı. Çok önemli bir olaya şahitlik ederken sorulması gereken soru bu değildi.
Agrap soruya tebessümle karşılık verdi.
‘Rivani’nin anlattığı kadar patavatsızsın.’ Sonra ciddileşti.
‘Çünkü Efendi Rams, tüm şehirde ben de dâhil bu sorunun üstesinden gelmek için gereken iradeye sahip tek bir kişi var. O da sensin. Tek başına Araf a gidecek kadar cüretkâr ve sevdiği insanların intikamını almak için her şeyi yapacak inada sahip olan bir tek sen varsın. Bu uğurda canını verir misin?’
Rams’ın ağzından sözler düşünmeye gerek duymadan çıkmıştı bile.
‘Gözümü kırpmadan.’ Rivani olmasa onuncu yaşına ulaşmadan ya hastalıktan ya da bir ayyaşın elinden ölecekti. Rivani bir babadan fazlasıydı.
Agrap güldü. ‘İşte bu yüzden. Şimdi devam edebilir miyim?’
Rams, adamın yüzünde haklı olduğu zamanlarda Rivani’nin yüzünde gördüğü o muzip ifadeyi gördü.
‘Araf’ın kapıları bu gece açılabilir. Çünkü onu açabilecek duaların olduğu kitap kayboldu.’
‘Kim o adam?’ Kontun bebeğini kaçıran ve Rivani’nin bıçağını taşıyan.’
Rams’ın kemikleri, şöminenin hararetle yanan ateşinin yardımıyla ısınmaya başlamış, intikam ateşi kalbinde tekrar alev almıştı.
‘Bilmiyoruz’ dedi Agrap kafasını iki yana sallayarak. ‘Tek bildiğimiz bir yaşamlık süreye sahip bir ölümlünün bilemeyeceği bazı şeyleri bildiği. O kitap gibi.’
Kısa bir sessizliğin ardından Agrap ‘Gecenin uğursuz yaratıklarının ve ifritlerin gidebildiği yere gitmen gerekiyor. Orada tüm sorularının yanıtlarını bulacağına inanıyorum.’
Rams, adamın nereden bahsettiğini çok iyi biliyordu. İki dünya arasındaki tüm kapılar kapandığında, Dünya üzerinde sadece beş kapıya dokunulmamıştı. Kalplerinden kötülüğü atamayan ve nefislerinin arzularına boyun eğen insanlar düşünülerek açık bırakılan bu kapılar için gardiyanlar belirlenmiş ve onların soylarından koruyucular türemişti.
Rams, bir akşam yemeğinde yaşlı Rivani’nin sigarasını sararken anlattıklarını şu an kadar net hatırlıyordu. Yaşlı adam himayesine aldığı çocuğun gençliğe geçmesini beklemişti tüm bunları anlatmak için.
‘Elbette koruyucuların arasından da soysuzlar çıkacaktı ve çıktı da. Kuşaklar geçtikçe koruyucuların arasından kalpleri kötülüğe açık olanlar zuhur etti. Ve sonrasında o kapılardan kaçmalarına göz yumulan uğursuz yaratıklar insanlara musallat olmaya başladı. Koruyucular sayıca azaldı ve sonrasında Gardiyanların soyundan olmayan insanlar kapıları ve insanları korumaları için seçilmeye başladı.’ Yeni sardığı sigaradan derin bir nefes çeken yaşlı adam;
‘Gerisini biliyorsun’ demişti. Rams’ ta o soyu belli olmayanlardan birisiydi. Ama kendisine iyilik yapabilmesi için fırsat bahşedilmişti. Sokakta peydahlanan bir piçten başkalarına yardım eden, bir işe yarayan bir adama dönüşmüştü.
Agrap, Rams’i düşüncelerinden çekip çıkardığında genç adam kendisine bahşedilen bu fırsat için şükrediyordu.
‘Evet, Efendi Rams. Yardım yok. Bu işte teksin. Oraya gitmeye hazır mısın?’
Yaşlı Rivani karşısında kafasını sallayarak sarı dişleriyle gülüyordu. ‘Bu işten kendini kurtaramazsın. Cesaretle deliliğin arasında büyük bir fark var ve sen bunu bilmiyorsun evlat’ diye fısıldıyordu kulağına.
Rams, bir an düşündükten sonra kafasını salladı. Daha önce cüret ettiği şeylerden daha farklı değildi yapacağı. ‘Hazır olmaktan başka bir şansım yok değil mi?’. Sonrasında güldü ama kalbinde kök salmaya niyetlenen korkunun kıpırtılarını hissedebiliyordu.
İlginizi Çekebilir
Berdan Sarıgöl’den Saga'nın İkinci Kitabı – U...
Araf (2. Bölüm)
Yeni Bir Bilim Kurgu Sagası: "Valkyrie Evreni...
Berdan Sarıgöl’den Saga'nın İkinci Kitabı – U...
Valkyrie Evreni Hikayeleri-4: Kabul Edilemez ...
Son Dönemin Popüler Konusu ADHD/DEHB'e Dair B...

Tüm kurgu severleri saygıyla selamlıyorum. Ben Volkan Gün. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1 asır önce mezun oldum. Sonsuzluk kadar uzun süre bankacılık yaptım. Yapmaktan zevk aldığım pek çok hobim oldu; ama bilim kurgu ve fantastik okumak yazmak ve izlemekten asla sıkılmadım. Bir insanın hayal gücünün milyonları peşinden sürükleyebildiğini defalarca görmüş birisi olarak en çok istediğim şey sizlerle ortaya koyduklarımız hakkında konuşabilmek, sizlere ulaşabilmek.