Bugün, bir noktada tamamen plan dışı seyrettiğim ve düşündüğümden iyi çıkan bir filmle karşınızdayız; Morbius. Üstü kapalı anlatımlarla bile olsa spoiler/sürpriz bozan uyarımızı yaparak ve atık gelenek olduğu üzere fragmanla incelememize başlayalım dilerseniz.
Filmin sinopsisi kısaca şöyle; dna diziliminden dolayı bir kan hastalığından mustarip küçük Michael (Jared Leto), dehasına dair verdiği işaretlerin sonuncusunu yeni oda arkadaşı Milo/Lucian’ı (Matt Smith)kurtarmak için gösterince, onlara bakan iyiliksever ve baba figürü doktor Emil Nicholas (Jared Harris) tarafından New York’ta özel çocukları kabul eden bir okula gönderilir. Michael kendi kardeşi yerine koyduğu Milo’ya hastalıklarının tedavisini bulacağı sözüyle New York’a ve oradan Nobel sahibi bir bilim adamı olmaya doğru yola çıkarken, Milo, kendisine kötü davranan insanların ve hastalığının hırçınlığı ile özellikle kumar ve fraud’a yönelen bir milyoner alter egosuna yavaş yavaş teslim olduğu bir başka yolculuğa çıkmıştır.
Michael, yani artık Dr.Morbius Kosta Rika’daki vampir yarasalarda aradığı DNA malzemesini bulacak ama bu tehlikeli ve yasa dışı deney için milyoner arkadaşı Milo’dan yardım isteyecektir. Deneyin sonu gerçekten de hastalığın çaresinin bulunması olur ancak bedeli, doktorun beslenmediği takdirde ölüm saçan bir vampir yarasa/insan karması bir canlıya dönüşmesidir. Bulduğu yapay kan ile Nobel kazanan -ve reddeden- ve tüm amacı insanlığa hizmet olan Dr.Morbius tedaviyi mükemmelleştirene kadar kimseyle paylaşmamaya kararlıdır. Ancak o ana kadarki küçük kardeş Milo’nun, hırçın benliği ve gerçek ismi olan Lucian’e dönüşmesi için yakaladığı bu fırsatı gere tepmeye niyeti yoktur ve bu uğurda doktorun sevgilisi ve asistanı Dr.Martine Bancroft’u (Adria Arjona) kullanmaya da çekinmeyecektir…
Mobius ve Lucian’ı Underworld‘un kardeş karakterleri olarak tanımaktan öte bu Marvel karakteri hakkında derin bilgi sahibi olmadığım için materyal ile ilgili bir inceleme veya uyarlamanın yerindeliğine dair bir analiz yapmayacağım. Ancak film bazında, küçük anlarla da olsa Lucian’in neden Lucian olduğuna dair güzel göndermeler olduğu gibi, Morbius’un ilk ve kontrolsüz dönüşümünde Martine’i sakınması ile Lucian’in masum hemşire Kristen’i sakınmaması gibi “kontrol” ve “karakter” başlıklarının derin ve anlamlı işlendiğini teslim etmek gerekir. Yine de yaklaşık yüz dakikalık ve klasik formüllerle yapılan oldukça yüksek bütçeli bir Hollywood filminde bu bahsettiğimiz derinliğin “yapım lehine” çok da abartılmaması gerekir.
Oyunculuklar bazında herkesin olay örgüsünü desteklediği kadarını perdeye yansıttığı performanslardan bahsedebiliriz. Ana karakterlerde bu olgu çok sırıtmıyor ancak biraz fazla “materyal açıklayıcı” FBI ajanı Stroud (Tyrese Gibson) ve çok net comedy relief görevindeki ortağı ajan Rodriguez’in (Al Madrigal) şahıslarında bu kurgu biraz basit kalabiliyor.
Filmin efektleri, yarasaların gerçekten de geceleri doğru dürüst seçilmesini engelleyen doğal hali ile kalabalık gruplar halindeyken hissettirdikleri akışkan doğalarını temsil eden Morbius’un şahsında keyifli ve anlamlı bir seyirlik sunuyor. Özellikle yarasa radarının simülasyonu olan ses efektleri gerçekten izleyiciyi olaya dahil eden çok başarılı bir ses kurgusu örneği olarak dikkat çekiyor. Ancak bu sinemaların karanlık perde olayına bir çözüm bulmak gerek. Fragmanın ışık düzeyi eğer Amerikan sinema seyircisinin filmi izleme standartı ise, biz çok ama çok karanlık bir film seyrettik diyebiliyorum sadece…
Sanat yönetimi başlığında, makyajların birinci sınıf olduğunu ve özellikle şehir ışıkları ile Morbius’un algısının renkli temsillerinin uyumunun sinematografik olarak çok güzel kullanıldığını da ekleyebiliriz.
Kısaca, bütçesine yakışır ve garanti formüllerle yapılmış, tutarsızlık içermemek konusunda da özenli bir ilk film olarak Morbius, türünün onlarca örneği içinde “fena değil” tanımlamasını hak ediyor. Şahsi beklentimin bu düzeyin altında bir aksiyon bombası olduğunu düşününce hatta “hiç de fena değil” tanımını da kullanabilirim.
Bitirmeden önce başlığımızda kullandığımız gerçek yarasa adam tanımının kaynağı olan ve filmin finalini bence anlamlı kılan Morbius/vampir yarasa iletişimini de olumlu bir not olarak ve filmin temposunun olması gerektiğinden hızlı olduğunu ve edebiyat diliyle “koşan” bir senaryoya sahip olduğunu da olumsuz bir nokta olarak belirtmemiz faydalı olacaktır.
Hoşça kalın.
İlginizi Çekebilir
Çok Eğlenceli ve Çok Hüzünlü Bir Film: Deadpo...
Görsel Deneyler ve Politik Manifestolar - Tho...
İnsanlar Bilmediği Şeyden Korkar; The Elephan...
Pozitif Bir Masal Güzel Bir Film - Dungeons &...
Türk Filmleri Haftası 2 - Cep Herkülü: Naim S...
Derdini Anlatırken Net, Konu Aldığı Karakteri...

Merhaba, ben Murat B.Sarı. Eğer sitemizi ilk döneminde takip ettiyseniz beni “Yarıaydın” olarak hatırlayabilirsiniz. Aslında bu rumuz hakkımda oldukça açıklayıcı denilebilir. Yani şu evrendeki bilginin ne kadarına hakim olabilir ki insan? Günümüz dünyasında “T” insan olmak makbul ve ben uzmanlığımın sanata dair herşey hakkında olmasını yeğliyorum. Umarım bunu birlikte başarırız. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…