Oyun Dünyası’nın Klasikleri 2: Starcraft

Bunu Paylaşın

Merhaba, bugün “Oyun Sahası” kategormizde, oyun dünyasının klasiklerinden Starcraft’tan bahsedeceğiz. Oyun dünyası, Blizzard‘ın klasiği Starcraft ile 1998’de tanıştı ve uzun aralıklarla da olsa 2017 yazına kadar çeşitli aralıklarla kendisi ile beslendi. Dilerseniz ilk oyunun fragmanı ile incelememize başlayalım.

 STARCRAFT (1998)

Oyun, dünya kaynaklı bir koloni medeniyeti olan Terran’ların yönetimiyle başlıyordu. Oyuncu, kendisini başkenti Tarsonis olan konfederasyona karşı ayaklanmış Arcturus Mengsk’in komutası altında çarpışırken buluyor ve içinde bulunduğu grubun adının da, “Sons Of Korhal / Korhal’ın Oğulları” olduğunu öğreniyordu.  Ancak beklemedikleri bir öğe –Protoss ırkı- işin içine karışıp fragmanda da görüldüğü üzere bir toplu imha hareketine başlayınca olaylar çorap söküğü gibi bir hal alıp birbirine ilintileniyor ve oyuncuyu bambaşka bir evrene, dinamik bir maceraya taşıyordu. Peki neydi tüm bu olan bitenin açıklaması?

Bu toplu imhalar, yani aslında yörüngelerinden gezegenleri yok etme hareketleri, Protoss adı verilen psişik ve çok gelişmiş bir ırk tarafından yapılmaktadır ve amaç; her ne kadar insan kolonilerinin yok olması yan etkisini taşısa da, Zerg adı verilen böceğimsi bir türün başlattığı biyolojik bir istilayı durdurmaktır. Konfederasyonun bu ilk koloni kıyımlarında takındığı umursamaz tavır da halkı konfederasyona karşı ayaklandırır. İşte bu da Arcturus Mengsk, yani Sons Of Korhal, daha da özet bir ifadeyle oyuncu -ki oyuncuyu temsil eden karakter Jim Raynor’dur- için bulunmaz fırsattır.

Raynor… Bu korkunç görsel, ilk oynanışta kimsenin dikkatini çekmiyordu…

Konfederasyonu yıkmak için harekete geçen ikiliye bir de eski konfederasyon hayaleti –Ghost; psişik özel suikastçi- Sarah Kerrigan da katılınca artık trio olan güçlü bir ittifak kurulmuş olur.  Ancak gelecek olaylar o kadar sarsıcı bir etki ve ölümcül sonuçlarla bezenmiştir ki, kader ittifaklar bozdurup yenilerini kurduracak ve sonuçta bir kasırga gibi herkesi, her şeyi yerinden edecektir.

Mengsk, şeytani acımasızlığını ilk olarak konfederasyon başkenti –başkent gezegeni- Tarsonis’te gösterir. Tarsonis’i önce Zerg’ler için bir hedef kılan Mengsk, daha sonra burayı Zerglerden temizlemeye gelen Protoss kuvvetlerini de Kerrigan ve askerleri ile etkisiz hale getirir. Ancak operasyon, Mengsk’in ihaneti sonucu Kerrigan, Tarsonis ve milyonlarca hayatın kaybı ile sonuçlanır. Bu Mengsk’in bir planıdır. Artık konfederasyon yoktur ve Mengsk kazanmıştır. Tarsonis ve kendi askerleri umurunda değildir.

İlk oyunun expansion kapak görseli; Kerrigan… oyunun asıl kahramanının kim olduğuna dair açık bir referans…

Kerrigan’ın kaybı sadece değerli bir kaynaktan mahrum kalmaktır. Kerrigan’ın sevgilisi olan Raynor’ın ona isyan etmesi de yine küçük bir problemdir. Fakat daha önce de bahsettiğimiz gibi kader bambaşka planlar kurmuştur. Kerrigan “Queen Of Blades / Bıçak Kraliçesi” olup galaksinin en dominant oyuncusu olacak ve Mengsk’in ihanetini asla unutmayacaktır. Raynor ise girdiği bunalımdan birkaç yıl sonra çıkacak ve Mengsk’e karşı bir dizi ölümcül darbe indirecektir. Buraya daha sonra dönmek üzere biz yine ilgili zaman aralığımıza geri dönelim.

New Gettysburg’taki ihaneti her iki oyundaki haliyle izlemek güzel olacaktır. Diyaloglardaki bağ dikkatinizi çekebilir.

Raynor’ın o anki tek başarısı Mengsk’in sancak gemisi Hyperion’u çalmak gibi görünmektedir. Ancak tüm bu senaryo sadece Terranlarla ilgili değildir. Olayın bir de Zerg ve Protoss cepheleri  vardır. Zerglerin lideri Overmind / Yüksek Bilinç”, Zerg kovanımnın kraliçesidir. Fakat galaksi geniştir ve overmind uyruklarına bu sebeple ancak cerebrate adlı ara zihinlerle hükmedebilmektedir. İşte Protoss liderliği ile ayrılığa düşen bir “Dark Templar / Karanlık Keşiş” olan ve serinin en etkili Protoss lideri olacak Zeratul, bunun farkına varıp saldırılarını cerebrateler üzerinde yoğunlaştırır ve bir tanesini de yok edip Zerg cephesinde ciddi bir gedik açar. Zira artık bu zergler overmind dahil herkese düşman olan bir ölüm lejyonuna dönüşürler. Overmind ise intikamını sert alacaktır Zeratul’un cerebrate ile girdiği zihinsel mücadeleye doğası gereği ortak olur ve bu kapışmada Protoss ana vatanı olan Aiur’u görür, çok geçmeden de orayı işgal eder.

Zeratul… My Life for Aiur!

O zamana kadarki kararları ile Protossları çok zor bir duruma düşüren lider Tassadar, burada devreye girer ve Zeratul dahil protosslar ile tekrar sahneye çıkan Raynor yardımıyla, kendisini de feda pahasına bir saldırıya geçip Aiur’da yerleşen Overmind’ı yok etmeyi başarır. Zergler yenilmiştir. Ama Aiur da mahvolmuştur. Dahası, Zergler yenilmiş olmakla birlikte yok olmamışlardır. Artık yeni bir liderleri vardır; Sarah Kerrigan, yeni ismiyle Queen Of Blades. İlk savaş bitmiştir ama olaylar nihayete ermekten çok uzaktadır.

Yeni bir savaş tüm vahşeti, ittifakları ve ihanetleri ile yoldadır. Yeni oyuncular da işin içine girecektir üstelik, bu savaş Brood War; yani Kuluçka Savaşı olarak anılacaktır. Dark Templar gezegeni Shakuras’ın da mahvolması pahasına bir savaştır Brood War ve Dünya Kuvvetlerinin kolonilerden çekilmesi ile sonuçlanır. Kerrigan, zerglerini geri çeker ancak bu sadece kısa süreli bir ateşkestir…

STARCRAFT II: WINGS OF LIBERTY (2010)

Kuluçka Savaşı’nın bitişinden bu yana dört yıl geçmiştir ve taraflar Kerrigan’dan intikam almak için haklı bir çok sebebe sahiptirler. İlginç olan şudur ki, Kerrigan’dan asıl büyük darbeyi yiyen iki ana karakter ise bir tür inzivaya çekilmişlerdir. Zeratul, Raszagal’ın kendi elinden gelen kaybıyla başa çıkmak zorunda olduğunu Duran’la olan korkunç karşılaşması dolayısıyla anlamıştır, artık tek amacı bu melez saldırıdan kurtulmak için Xel’Naga medeniyetinin kehanetlerinde bir çıkış yolu aramaktır.

Raynor ise Mengsk’i Dominyon’un tahtından indirmek için “Raynor’s Raiders / Raynor’un Akıncıları” adlı bir organizasyon kurmuştur. Elinde ise Mengsk’in eski bayrak gemisi Hyperion ve onun çok değerli kaptanı Matt Horner ile bir avuç sadık savaşçıdan başka bir şey yoktur. Aslında Raynor da sadece içiyor gibi görünmektdir. Ta ki Mengsk’in kendisini kötüleyen televizyon yayınını izlerken  bir an için geçmişe dönene kadar… Fırtına öncesi sessizlik bitmiştir ve tüm aktörler taşları tekrar dizmektedir. Herkes kendi ajandasına göre hareket ederken iki sürgünün yollarının kesişmesi son savaşın da fitilini ateşleyecektir, Zeratul aradığını bulmuştur, tıpkı Raynor gibi…

Aslında ilk başta işler bu kadar karmaşık başlamamıştır. Raynor bir anlık gaza gelişinden sonra yine her zamanki gibi içmeye dönmüştür ancak birden karşısına Tychus Findlay çıkar. Raynor’un eski suç ortağı ve daha sonra konfederasyon tarafından dondurularak müebbet hapis cezasına çarptırılmış olan bu adamın savaş zırhı içindeki devasa silüeti, daha sonra olacaklar konusunda pek de iyi işaretler vermez. Raynor’a sadece iş önermek için gelmiştir ve tahliyesi konusunda ketumdur. İş de oldukça karlı bir iş gözükür zira dominyon arkeologlarından önce Xel’Naga buluntularını toplamak ve onlardan kar etmek şeklinde özetlenebilecek bu iş, bir taşla üç, hatta Raynor için dört kuş vurmak demektir. Dominyonu Xel’Naga teknolojisinden mahrum etmek, bu teknolojiyi kendisi için almak, bu teknolojiden kar etmek ve şahsi bir kazanç olarak da Thycus’a sadece %30 pay vermek… Bunların karşılığında Thycus’dan bir sıkıntı gelebilecekse de, gerek geçmişte gerekse şimdi kendisini defalarca öldürebilecek fırsatı bulan Thycus’un bunu hala yapmamış olması sebebiyle Raynor oldukça rahattır. Böylece hikayenin ilk ayağı da ortaya çıkmış olur, Xel’Naga buluntularını elde etmek…

Tychus ve Raynor bahse konu konuşmayı yaparken.

Ama kader ağlarını örmeye başlayınca herkes pozisyonunu tekrar belirlemek zorunda kalır. Bu buluntular sadece Raynor için Mengsk’e darbe vuran birer kar getirici mal değildir, bunları Kerrigan da istemektedir. Mar Sara’daki ilk kazı alanı baskınında Kerrigan olaya dahil olur, hem de tüm Koprulu Sektörü çapında oyunun perdelerini açacak bir şekilde… Arkasında milyarlarca ölü bırakan ve kurbanlarını kendi saflarına müthiş bir deformasyon eşliğinde katan infeste etme silahı ile yaptığı bu hamleden tabi ki Raynor da nasibini alır. Bununla birlikte kaptan Matt Horner kendini bize tanıtmak için doğru zamanı seçer ve Hyperion’u bir süvari gibi savaş meydanına sokup hem Raynor ve kuvvetlerini hem de Xel’Naga buluntularını Zerglerden kurtarır. 

Artık Kerrigan işin içindedir ve Mengsk ile Raynor’un savaşı önemini yitirmiş gibi görünmektedir. Fakat ikilinin birbirine olan nefreti o kadar büyüktür ki, Raynor Mengsk’le didişmekten kendini alamaz. Bunun da temelde iki sebebi vardır.

Bunlardan birincisi Raynor’un zeki bir adam olmasıdır. Daha olayın başında Kerrigan’ın Xel’Naga buluntuları dışında kendisiyle bir sorunu olmadığını sezmiştir. Kerrigan’ın ilk hedefi buluntularsa, ikincisi kesinlikle Mengsk gibi görünmektedir ve bu durumdan yararlanmamak Raynor için pek de akıllıca bir hamle sayılmayacaktır. Burada kendisine talih de gülmüyor değildir ve bir Dominyon Adjutant’ı ele geçirir. Adjutant, kelime anlamı olarak emir eri gibi bir anlam taşısa da, Starcraft evreninde bu bir tür sanal zeka askeri kullanım robotudur. Sanal -kesinlikle yapay değil- Zekanın kriptosunu çözmek için de birtakım görevlere sürüklenen Raynor, bunlardan başarıyla çıkar ve Adjutant’ın mesajı çözülür. Bu mesaj, Mengsk’in, Konfederasyon başkenti Tarsonis’in yıkılmasına ve içindeki insan nüfusunun yok edilmesine bilinçli olarak seyirci kaldığını kanıtlayan bir ses kaydından başka bir şey değildir. O güne kadar bizi anlamaya başlayan ilk gazeteci olan Kate Lockwell’e bilgiyi servis edince resmen olmasa da fiilen Arcturus Mengsk’in sonu gelir. 

Matt Horner; Raynor’un iki numarası ve hikayenin ahlaki merkezi.

İkincisi ise Raynor’un gerçek bir kahraman ruhu taşımasıdır ve Mengsk’in kendini kurtarmak için Dominyon ve kontrolündeki insanlar için hiçbir şey yapmayacağını bilmektedir. Bu da Zerglerin önündeki insanların olabildiğince çoğunu Raynor’un kurtarması sonucunu getirecektir. Hatta kurtardıkları kolonilerden birindeki bir doktor olan Ariel Hanson, infestayon ile nasıl savaşabileceğini keşfetmiş görünmektedir. Raynor Hanson ile birtakım görevler yürütür ve bu tehlikeyi yok edemese de insanlar için başa çıkılabilir kılmayı başarır. Hikayenin bu aşamasında ise Aiur’un Protossları da devreye girer ve infeste olma ihtimali olan tüm insanları öldürmeye çalışırlar. Raynor bazı kayıplar verse de, insanları Protossların yargısız infazından da korumayı başarı. Neyse ki tüm Protosslar bu kadar önyargılı değildir. 

Bu noktada hikayeden oyuna bir geçiş yapalım; Starcraft 2 Wings Of Liberty öncüllerinden farklı olarak yan senaryolar için olumlu ve olumsuz sonlar hazırlamış. Yani Raynor Hanson ile görevlere çıkmayıp, onun ve milyarlarcasının infeste olmasına da sebep olabiliyorsunuz. Fakat bu versiyon, iyi versiyon ve buna göre de Raynor başarıları ile Mengsk’in desteğinin önemli bir bölümünü kendine kaydırmayı başarıyor. Tabi yukarıda belirttiğimiz Adjutant kripto mesajlarının yıkıcı etkisi kadar güçlü bir etki değil bu, ama hikaye bizim ayırdığımız şekilde iki ayrı paragraf gibi değil iç içe bir şekilde ve simultane şekilde kurulduğu için yine de önemli.

Raynor her başarısı ile yanına daha çok kişi toplamayı başarır. Xel’Naga buluntuları, krediler, paralı askerler, yeni teknolojiler ve Tosh… Gabriel Tosh bir spectre, yani terrazine adlı bir tür psişik arttırıcı ajana maruz kalmış dengesiz eski bir ghosttur. Raynor’a karlı terrazine anlaşması önerdiğinde sadece tipine bakarak reddetmek mümkünken yine aynı tipin merak uyandıran vasfı nedeniyle onunla Terrazine işine de giren Raynor, işin sonunda Tosh’un yeterli terrazine ile kendi spectre arkadaşlarını Mengsk’in hapishanesinden kurtarmak istediğini öğrendiğinde hissettiği şey kandırılmış olmanın öfkesinden ziyade spectre türünün dengesizliğinin yol açabileceği sorunlardan kaynaklı bir endişe olur.

Buradaki karara göre Tosh’la devam etmek ya da onu Nova’ya yem etmek mümkün. Nova; eski konfederasyon şimdiki Dominyonun elit ghost operatörlerinden biridir. Tekrar hikayeden oyuna dönüş yaparsak, Blizzard’ın piyasaya sürmekten vazgeçtiği first person shooter oyunu Starcraft: Ghost oyununun da ana karakteridir ayrıca. Tosh, telepatik yetenekleri ve sadakati ile göründüğünden daha farklı bir figür olduğundan, onunla devam etmenin doğru olacağını düşündüğümü de belirtmeliyim.

Nova’nın oyun dünyasının süperstarlığına uzandığı ama erişemediği başlık; Starcraft: Ghost.

Daha önceki bir ifademize dönüş yapalım. “Neyse ki bütün Protosslar önyargılı değil”. En azından biri değil ve o birisi de Zeratul’dur… Xel’Naga kehanetlerinin peşindeki Zeratul, aslında kendini göstermeden tüm olayların baş ve ilk kahramanı olmuştur bile. Kehaneti çözme konusunda her zaman Kerrigan’dan bir adım ötede olan Zeratul, kehanetin her bir parçası için kayıplar yaşasa da yolundan geri dönmez ve zamanı gelince kahramanımıza herşeyi yine bir buluntu ile anlatır. Buna göre Samir Duran kılığındaki eski kötülük, Protoss ve Zerg ırklarını birleştirmeyi başarmıştır. Onlarla yapacakları savaşlar insanlara da protosslara da felaket getirecektir, çünkü denklemin en büyük parçasını daha önce kendi elleriyle yok etmiş olacaklardır; Kerrigan’ı…

Zeratul, hikayenin en temeline yaptığı yolculukta Overmind’ın Kerrigan’ı neden Bıçak Kraliçe’ye dönüştürdüğünü öğrenir. Overmind gelecek istilanın uşağıdır ama bunu istememektedir. Kendi güçlerine sahip ve rekabetçi ama özgür bir liderin eninde sonunda kendisine rakip çıkacağını ve büyük savaş başlayınca iradesini istilacılara karşı kullanacağını öngörmüştür. Peki Kerrigan, yani şimdiki haliyle saf kötülük olan Bıçak Kraliçe, nasıl güvenilir bir müttefik olabilir. Bunun cevabı da en başından beri Kerrigan, Raynor ve Mengsk’in birbirlerinden önce ulaşmaya çalıştıkları Xel’Naga buluntularında gizlidir. O buluntular, bir silahın parçalarıdır ve silahın işlevlerinden biri de Kerrigan’ı tekrar insan yapabilecek bir moddur. Böylece Kerrigan güvenilir ve canlı bir müttefik olabilecektir. Kerrigansız savaşın sonunu Zeratul görmüştür. Kahramanca bir direnişin ardından yok edilmektir bu son…

Zeratul; Gelişen teknoloji kendisine yaramış görünüyor…

Zaman artık gelmiştir ve Raynor hazırdır. Ancak Kerrigan Char’da milyonlarca Zergin koruması altındayken cihazı onun üzerinde nasıl deneyeceklerdir ? Cevap, biraz kader biraz iktidar hırsı biraz da kibir olarak Valerian Mengsk’den gelir; Arcturus’un tahtı isteyen hırslı oğlu, Dominyon filosunu Raynor ve General Warfield’in emrine verir.

Muazzam kapışma artık başlamıştır. Çok zorlu bir indirme harekatını büyük kayıplarla kotaran Dominyon filosu daha sonra Char’da bir köprübaşı tutmuş, spesifik hedefleri yoketmiş ve bu sırada da çok yıpranmış olarak düşmanını beklemeye koyulmuştur. Bu düşman sayıca kendilerinden çok üstün olan Zerg’ler ve Bıçak Kraliçe Kerrigan’ın ta kendisidir. Ancak Raynor ve arkadaşları da birbirlerine kenetlenmiş olarak ve Xel’Naga silahının verdiği güce de dayanarak son savaşlarına hazırdırlar.

Korkunç bir savaş olur, her Zerg saldırı dalgası savunmaları yerle bir ederken bir o kadar dalga da Battlecruiserlar tarafından kaynağında yok edilir. Yine de Xel’Naga silahına sık sık başvurmak zorunda kalınır. Askerler her dalgadan sonra dinlenmeksizin yeni savunma duvarları hazırlarlar. Bu şekilde bitmeyen Zerg dalgaları, en sonunda silahın maksimum gücüne ulaşmasına kadar sürer, ve herşey silahın ateşlendiği o anda biter… 

O zamana kadar tek başına dört beş savunma hattını tek başına yok eden Bıçak Kraliçe tekrar Kerrigan hem de insan Kerrigan olmuştur. Zergler dağılmış, zafer kazanılmıştır. Ama savaş bir kurban daha istemektedir. Sağ kolumuz Matt Horner’ın hiç güvenmediği, Tosh’un şüphelendiği, savaş kıyafetini hiç çıkartamayan Findlay özgürlüğünü borçlu olduğu kişiye; Arcturus Mengsk’e, sunduğu zorunlu hizmetini tamamlamak için Kerrigan’ı öldürmeye teşebbüs eder ancak Raynor tarafından bunu başaramadan öldürülür.

Hikayemiz Raynor’un kucağında insan Kerrigan’ı taşıdığı ve ümit dolu olduğu bir sahne ile nihayete ererken, büyük savaşın henüz başlamadığı gerçeği hala herkesin zihnindedir. Fakat bu raundu iyiler kazanmıştır ve oyun dünyasında bunu müthiş dinamik bir end credits teması ile kutlamaktan iyisi yoktur.

STARCRAFT II: HEART OF THE SWARM (2013)

Oyunun bu son eklenti paketi, daha önce de anlatılan büyük savaştan önce Kerrigan’ın geçirdiği çok yönlü değişimi ve Mengsk için uzun zamandır planladığı intikamı konu alıyordu. Oyunun fragmanı ile başlayalım.

Doğrusu çok başarılı bir sinematik. Sadece klip olarak değil, oyunu temsil etme kapasitesi olarak da öyle. 

Heart Of The Swarm aslında Starcraft hayranlarının uzun zamandır beklediği erken bir mutlu sonun, Kerrigan’ın kendisiyle ve Raynor’la barışmasının hikayesi, ama tüm bunlar yine çok büyük mücadeleler sonucunda başarılabiliyor ancak.

Oyun perdesini Arcturus’un oğlu Valerian Mengsk’in komutası altındaki gizli bir tesiste açıyor. Kerrigan’ın insan formunda ve kendisinden oldukça umutsuz hali ile yaptığı bir örnek sunum -ki kontrol ettiği zerglerle tesisi yerle bir edecekken hain olmadığını gösterir şekilde duruyor- sonrasında Raynor’un kendisine olan aşkı ve güveni ile ümitlenen Kerrigan’ın mutluluğu kısa sürüyor… Zira Arcturus tesise Nova’nın komutasında, oğlunun bile hayatını hiçe sayan bir saldırı düzenliyor. Sekans sonunda Kerrigan Hyperion’a ulaşmayı başarıyor ancak ona zaman kazandırmaya çalışan Raynor, Nova tarafından ele geçiriliyor. Kerrigan Raynor’u bulmak için geri döndüğünde haberlerde Raynor’un idam edildiğini öğrenince de ipler kopuyor. Tabiri caizse emekli olmayı kafaya koyan çiftimiz, savaşın içine tekrar çekilmiş oluyor. Çünkü Blizzard’ın onlar için başka planları var…

Şaka bir yana Koprulu Sektörü’nün kaderi daha önce de belirttiğimiz gibi artık üç ırkın birbirleriyle olan değil, karanlığın melezleri ile yapılacak savaşla belirlenecektir. Ve bu idam da –doğrusunu söylemek gerekirse daha o anda bile gerçek olmadığı anlaşılıyor- Mengsk’in kendisini idama mahkum etmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir.

Kerrigan’a kalan tek yol artık zerglerini yani “Swarm’ı /Kovan”ı tekrar ele geçirmektir. Aslında Kerrigan hala zergler üzerinde kontrol sahibidir. Ancak kontrolünü sadece belli kuluçkalar üzerinde ve menzillerde sağlayabilmektedir. İşte bu sebeple de bazı kuluçka anneleri kovan üzerinde hak iddia etmektedir. Kısaca Kerrigan’ın işi zordur. Bu noktada yine hikayeden oyuna geçelim, oyunun oyuncuya sunduğu senaryolardaki sıralamayı seçmek oyuncuya bağlı, bu sebeple hikayedeki sıralamanın kendi seçtiğimiz sıralama olduğunu hatırlatmamızda fayda var.

Kerrigan, Char’a gitmek üzereyken Zeratul ile yolları kesişip nedense onu öldürmeye çalışırken, Zeratul tarafından telepatik olarak kendisinin -ve tabi hiçbir Starcraft oyuncusunun- bilmediği bir gezegenle tanıştırılır; Zerus yani ilkel zerglerin ana vatanı. Zergler bilindiği üzere iğrenç ve korkunç olmakla birlikte biyolojik olarak mükemmel canlılardır. İşte Zerg tarihi açısından önemli olmak üzere ve bu bilgiyle bağlantılı olarak Zerus’ta iki şey öğreniyoruz. Bunların ilki Samir Duran’ın da hesabına çalıştığı ve Protoss, Zerg birleşimi melezlerin biyolojik babasının Amon adlı artık ölmüş bir sürgün Xel’Naga olduğu ve Zerglerin kendisi tarafından bir kaos makinasına çevrilmeden önce de birbirlerini ve herşeyi tüketerek özlerini özümseyerek gelişebildikleri oluyor.

Bu ilkel gezegen her ne kadar bağımsız klanları ile Kerrigan ve kovanına düşmanca davransa da gezegen ilk kovan havuzunu barındırdığından, uğrattığı her türlü ihanete rağmen Kerrigan’a yapılabilecek en büyük yardımı yapıyor. Kerrigan’ı tekrar Bıçak Kraliçesi yapıyor. Ama daha güçlü ve çok daha önemlisi bağımsız kılarak… Kerrigan Zerus’da elde ettiği, Amon ve hala hayatta olması ihtimaline dair duyumları ciddiye alsa da, hala ilk önceliği Mengsk’ten intikam almak olduğu için, hem kovanını tamamen toplamak hem de Mengsk’e karşı zafer kazanmak için ana gezegeni Char’ın üzerine yürüyor. Fakat yanına ilginç bir müttefik almayı da ihmal etmiyor; Dehaka, ilkel bir zerg klan lideri. Dehaka’nın faydasını daha sonra öğreneceğiz.

Char’da ise durum Kaldir’den biraz daha karışık. Warfield’in kalesini son derece iyi şekilde tahkim etmesi ve emrinde nükleer başlıklar bulunması yetmiyormuş gibi, Char’daki zergler üzerinde hak iddia eden bir başka kuluçka annesi daha vardır; Zagara. Zagara son derece iddialı olmakla birlikte bıçak kraliçemiz Kerrigan onu neredeyse zorlanmadan devirir ve Warfield’in karşısına çıkar. Warfield ile yapılan savaşların galibi de yine kraliçe olsa da iki önemli olgu göze çarpar. Warfield’in ölümü ve kraliçenin zergleri bu sefer sivillerden uzak tutması… İkinci olgu zaten kendisini açıklasa da, Warfield ve kraliçe arasındaki savaş ve kraliçenin generali öldürmesi doğrusu biraz anlamsız oluyor. Wings Of Liberty’de Valerian’ın müttefiki olan Warfield’in, Arcturus ile ilişkisi açıklanmadığı için ikili arasındaki nefret havada kalıyor. Char’dan da Leviathan’ımıza -Zerg Hyperion’u denebilir sadece Hyperion’un yüz katı büyüklüğünde olması farkıyla!- Zagara’yı alıyoruz. Yenilen eski rakibimizin hırsı kraliçeyi etkilediğinden kendisi müttefiğimiz oluyor.

Bu noktada her ne kadar üçüncü oyun için güzel bir finali olsa da oldukça gereksiz ve abartılı bir sekans devreye giriyor. Skygeirr laboratuvarı görevleri de diyebiliriz. Buna göre Arcturus Mengsk kendi melezlerini üretmek için devasa bir tesis kurmuştur. Bu tesis aynı zamanda eski bir Xel’naga tapınağının da tam üstündedir. Mengsk açısından şu ana kadar hiç konusunun geçmemesi sekansın abartı kısmını oluştururken, gereksizliği dirilttiği eski bir kahramandan  alıyor kaynağını; Amiral Stukov -ki Kuluçka Savaşı’nda Samir Duran tarafından öldürülmüştü- infeste olmuş ve yıllarca süren deneylerle üstün bir savaşçı haline gelmiş şekilde çıkar karşımıza. Bölümün sonunda ilgili tesis tarafımızdan yok edilirken, finali de sürgün Xel’Naga Amon’un yaşadığını şekil değiştiren bilim adamı Dr.Narud’dan öğrenmekle yaparız. Görev sonrasında yanımıza aldığımız Stukov’dan dünyanın -UED/Birleşmiş Dünya Yönetimi- da eninde sonunda bu sürece dahil olacağına dair bir fısıltı işittiğimizi de belirtmeden geçmeyelim.

Yeni bıçak kraliçemiz Kerrigan, tam Mengsk üzerine gidecekken bu sefer de Mengsk tarafından Raynor’un öldürülmesi ile tehdit edilir. Kerrigan Raynor’un ölmediğine sevinsin mi, her an öldürülebileceğine üzülsün mü bilemezken imdadına Raynor için can feda diyen ikinci grup, yani Hyperion ve avanesi Raynor’ın akıncıları yetişir. Oyuncuyu Hyperion ile bir tür uzay pasifik savaşına sokan sekansın amacı Mengsk’in bilgi işlem sistemine girebilecek tek kişi olan Albay Orlan’ı Hyperion’un kaptanı Horner’in de eski eşi -çok uzun bir hikaye…- olan paralı asker lideri Mira Han’dan kurtarmaktır. Hyperion’un savaşmasının  oyuncuya verdiği zevk ve ittifak duygusunun ötesinde Mira Han ve kaptan Horner’ın diyalogları da çok keyif verir. Bu ikilinin ilişkisini özetlemek istersek Puca ve Garu’nun ilişkisini örnek verebiliriz. Sekans sonunda Mira Han’dan kurtarılan Orlan vasıtasıyla Raynor’un yerini bulan oyuncu bir sonraki aşamaya geçer. Bu aşama maalesef öncülü kadar keyifli geçmez, zira Raynor kendisini kurtaran kişinin Kerrigan değil yeni bıçak kraliçesi olduğunu görünce hazin ve içten bir duygusal kriz geçirip her şeyin bittiğini açıkça ifade eder. Bu acı Kerrigan’a da  yeter de artar.

Queen Of Blades ve ikonik görseli…

Kerrigan, Mengsk’in baş gezegeni Korhal istilasına başlamak üzeredir artık. Fakat tüm korkunçluğuna rağmen kovan, Korhal istilasına çok rahat başlayamaz; gezegen savunmaları kovana büyük zarar verecektir. Daha önemlisi gezegende bir köprü başı tutabilseler bile psionik bir güç kalkanı ile korunan emperyal alana nasıl girecekleri meçhuldür. Hepsi başarılsa bile yeni bıçak kraliçesinin ahlaki öncelikleri ile Korhal Savaşı’nın gerçekleri arasında kalacak sivillerin akıbeti ne olacaktır? Cevaplar peyderpey gelir. Kerrigan kendisinin de aktif rol oynadığı bir indirme harekatı ile önce kovanını Korhal’a yerleştirir. Daha sonra da kovanın zerglerini etkileyen ancak ilkel zergleri etkilemeyen psionik kalkanı, müttefiki Dehaka vasıtasıyla yok eder. Artık önünde sadece emperyal alan kalmıştır…

Bu aşamada Mengsk’in oğlu Valerian’ın sivillerin gezegenden ayrılması için kraliçeden daha fazla zaman talep etmesi savaşın kaderini değiştirir. Önce Mengsk’e zaman kazandıracak bu hareket tarzına itiraz eden Kerrigan daha sonra fikrini değiştirir ve Valerian’a ihtiyacı olan zamanı verir. Valerian tüm iletişimi sancak gemisi Hyperion’dan kurmaktadır ve tahmin edin Hyperion kimin gemisidir? Tabi ki Raynor’un… Raynor’un kararı da Kerigan’ın kararı ile aynı anda değişir ve sokak sokak yapılan büyük Korhal Savaşı’nda, beklemediği bir anda Hyperion ve akıncıları Kerrigan’ın yardımına koşar. İkili, ve birlikleri kendilerini güvence altına aldıktan sonra diğer müttefiklerinin yolunu kapatan imparatorluk birliklerini kuşatır ve sonunda imparatorluk sarayının kapısına oyunun başlangıç sinematiğindeki gibi dayanırlar.

 İçeriye yalnız Kerrigan girer, karşısında hala direniş vardır ama kraliçe buraya kadar piyade tarafından durdurulmak için gelmemiştir, savunmayı kolayca aşan Kerrigan içeride kendisinden gayet emin bir Arcturus Mengsk bulduğunda şaşırsa da oyuncular ne olduğunu ve olacağını çoktan anlamışlardır.

Artık herşey son savaş içindir ve Raynor ile Kerrigan pek tabi ki bu savaşın müttefikleri olarak tekrar görüşeceklerdir, ama ayrılışlarının kısa ve abartısız hüznü yine de oyuncuları etkilemekten geri kalmaz…

STARCRAFT II: LEGACY OF THE VOID (2015)

Oyun önceki iki expansion paketinden farklı olarak iki mini ve bir ana senaryodan oluşuyordu. Oyuna girişimiz; –zorunlu olmasa da- Zeratul’un Tal ‘Darim protossları, Kerrigan ve hatta Amon’u atlatıp “Keystone/Kilit Taşı”na ait bilgiyi ele geçirip, elde ettiği bilgileri Artanis’e ulaştırmak üzere Aiur’u tekrar almak üzere kuşatan Altın Arada’ya doğru yola koyulması ile olur.

Zeratul Altın Armada’yı Amon’un uyanışına karşı uyarsa da sonuç alamaz ve Armada Aiur’a saldırıya başlar. Ancak Protss ırkının fikir ve duygusal bağı olan Khala’ya ssızan Amon Protossları elegeçirir. Zeratul, Artanis’in sinir bağlantısını keserek onu kurtararak ve akabinde ona kilit taşının yerini söyleyerek amacına ulaşsa da bu başarısını canıyla öder. Zeratul’un son sözleri, Starcraft oyuncularının da unutulmaz repliğidir; “My life for Aiur..”

Artanis, Spear Of Adun/Adun’un Mızrağı ana gemisini ele geçirerek kilit taşındaki macerasına başlar böylece. Hyperion, Leviathan ve Spear Of Adun aslında üç oyunun da menüsünü oluşturur. Amon da hızlı başlamıştır seferine. Her üç ırktan da kontrol altına aldığı köleleri ile Koprulu Sektörünü işgale başlar. Artanis’in ilk icraati de Amun kontrolündeki Moebius Fraksiyonuna karşı Raynor ve Valerian’ı desteklemek olur. Böylece ilk raundu müttefikler kazanır. Bu sadece bir zafer değil Kilit Taşı’nın da ele geçirilmesi dolayısıyla büyük bir zaferdir.

Artanis daha sonra Protoss kuvvetlerinden bir ordu kurmaya girişir. Burada en önemli kazanımı efsanevi Protoss savaşçısı Fenix’in saklanmış benliğine ait eski Protoss savaşçılarını saflarına katmaktır. Bunlar büyük askerlerdir… Aslında “Purrifiers/Saflaştıranlar” adlı bu askerlerin kazanılması daha uzun döneme yayılmış daha zorlu bir süreçtir. Ancak sonunda bu efsanevi eski savaşçılar Protoss saflarına katılır.

Son oyunun kahramanı; Artanis…

Artanis’in Xel-Naga ana vatanına seferi de Kerrigan ile tanışmalarına sebep olur. Kerrigan’a güvenmeyen ve hatta ondan korkan Artanis istemese de Amon’a karşı onunla ittifak yapmayı kabul eder.

Artanis’in bir sonraki hamlesi Amon liderliğindeki külte bağlı Tal’Darim protossları olur. Kültün onlara getireceği tek kazancın onları melez –protoss/zerg melezi- haline getirmek olacağını kanıtlayan Artanis. Amon’un ordusundan kendi ordusuna hatırı sayılır bir güç transferi yapar.

 Ana senaryonun finalinde Artanis ve ordusu köle halie getirilmiş Altın Armada’yı yenerek Amon’u geçici olarak etkisiz hale getirir. Kilit Taşı aslında Amon’un türdaşlarının kendisine karşı geliştirdiği bir sigortadır ve görevini yapar. Geçici zafer sırasında Artanis eski askerlerinin sinir bağlantılarını koparmaya ikna eder ve Amon’u boşluğa hapseder. Aiur yeniden kurulacaktır artık…

Final senaryosunda aslında oyun ve senaryo alanında pek kayda değer bir şey olmaz. Kerrigan Xel Naga’ya dönüşür. Tüm serinin başat aktörleri ittifak lur ve Amon öldürülür. Horner insanları, Zagara zergleri ve Artanis de Protoss’ları yönetmeye döner. Üç ırk arasında barış olmuştur. Kerrigan’ın peşinden de Raynor kaybolur…

Legacy Of The Void, her ne kadar tüm Starcraft hikayesine bir final getirdiyse de. Olayların etrafında şekillendiği Raynor/Kerrigan aşkının çok arka planda olması, Artanis’in oyuncular için yeni bir karakter olması ve özellikle Amon hikayesinin bitiş şekli ile serinin bir tık gerisinde kaldı.

Starcraft’ın tamamına gelirsek… Oyun hakkında bir notlama yapmaya gerek olduğunu düşünmüyorum diyerek fikrimi büyük ölçüde açıklamış olurum sanıyorum. Starcraft, oyun dünyasının başat uzay operasıdır ve gelişen sinematik teknikleri ile de kendini sürekli olarak daha iyiye götürmeyi başarmıştır. Herşeyden önce bu son üçleme ile materyalin, oyundan hikayeye geçmiş olmasını çok önemsediğimi belirterek sözlerime son veriyorum. Yeni efsanelerde görüşmek dileğiyle…

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 5 / 5. Oylama sayısı: 4

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir