Masal, Gerçek ve Rüya: Düş Berberi Kitap İncelemesi

Bugün, bir dönem sitemizde de çok güzel öykülerini ağırladığımız Ebuzer Kalender‘in Metinlerarası Kitabevi‘nden çıkan öykü kitabı Düş Berberi‘ni inceleyeceğiz. Tam kararındaki uzunlukları ile okuyucuyu gerçek hayattan koparmadan düşlerin o her duyuyu aynı anda çalıştıran hissine kavuşturan bu öyküleri incelemek terimi belki de doğru bir tanım olmayabilir, çünkü rüyaların büyüsünün ne zaman bozulacağı belli olmaz. Dolayısıyla bu düşlere şöyle bir göz gezdireceğiz demek daha doğru olacak. O zaman gözlerimizi kapatalım ve sırasıyla bu on iki düşe […]

Devamını Oku »

Postmodern Bir İnsan Hikayesi: Citius, Altius, Fortius

Herşey ne zaman başladı? Bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var, o da “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” sözünün Socrates tarafından söylenmiş olduğu, en azından biliyorum benden önce birilerinin bu kalıpta bir cümleye başlamış olduğunu. Zaten öyle olmuş olmasaydı ben de bu kalıba başlayamazdım değil mi? Belki de başlardım kim bilir? Herşey nerede başladı? Bilmiyorum… Seni yalancı seni… BÖLÜM 1: ALLAH’IM GÖRÜYORUM!.. UM DUM DA DUM UM… “Mehmet! Şu teybin sesini açsana,” Kirpikler birleşti, hadi […]

Devamını Oku »

Kuşak Çatışması ve Egolar Üzerine Kısa Bir Hikaye: Gnothi Seauton

Çocuk ağlıyordu. Kendisini tutmaktan yorulmuştu kuşkusuz ama aslında benim karşımda olduğu için de ağlıyordu. “Allah kahretsin!” diye düşündüm, hem çocuğun ağlamasına üzüldüğüm, hem de bunu benim karşımda yaptığı için. Ama bunu ona belli etmedim. Sırtını sıvazladım, omzunu sıktım ve hiçbir şey söylemeden bütün stresini kusmasını bekledim. Bu sırada o, ellerini yüzüne kapamış ve içine büzülmüş bir şekilde sarsılıyor, ben ise sanki olay burnumun dibinde olmuyor da fark etmiyormuşum gibi gözlerimi ondan kaçırarak, içinde bulunduğumuz deponun […]

Devamını Oku »

Tarihin Kayıp Renkleri-3 ve Final, Bir Cellat Hikâyesi: Ölümün Kardeşi Gerdankeş İsmail

Aynı anda iki pehlivanla güreş tutacak kadar şahbaz, çaldığı kılıçla bir merkebi ortadan ikiye bölecek kadar pazısına kuvvetli, bir ok menzilindeki kargayı attığı mızrakla vuracak kadar şahin gözlü, iki yüz okkalık bir gürzü sallayacak kadar bileğine kuvvetli, âlemin sığınağı, Yaradanın gölgesi, sadece Müslümanların değil reaya ve keferenin de velinimeti olan padişah efendimiz; siyaset oduyla yanıp piştikten, yeniçeri ve sipahi ağalarıyla valide sultanın vesayetinden sıyrıldıktan ve açıklara sürüklenen devlet gemisinin dümenini eline aldıktan sonra kesilecek çokça […]

Devamını Oku »

Öykü: Yürümek

Kendini bildiği ilk andan beri yaptığı şey buydu. Onu tanımlayan, onu bu dünyada anlamlı kılan tek şeydi yürümek. Hiçbir yorulma ve durma emaresi göstermeden, sadece yürüyordu. Yürüme hızı hep aynıydı, ne çok hızlanıyor, ne de çok yavaşlıyordu, hayatı boyunca uyduğu bir tempo varmışçasına hep aynı hızla yürümeye devam ediyordu, sanki bir kalp atışıymış gibi doğal bir hızla. Üzerindeki kıyafetler de hep aynıydı, kahverengi, kısa kollu bir tişört ve asker yeşili bir kumaş kargo pantolonu, hani […]

Devamını Oku »