Tarihin İlginç Cilvesi: Mısır ve Makedonya – Ptolemy ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa Özelinde Bir Deneme

Bunu Paylaşın

Mısır; Mısır denince akla ilk olarak Piramitler, tapınaklar, Ortaçağ İslam Dünyasının önemli bir metropolü, çöl, deve ve Kızıldeniz geliyor. Tarihin en eski uygarlıklarından biri olan Mısır, birçok istila, devrim ve değişiklik geçirdi ama sonuçta dünyanın önemli bir rengi olarak hayatta kalmayı da başardı. Bugün yolu Mısır’dan geçen ve hem Mısır’da kaybolarak hem de ona kendinden bir şeyler katan iki Makedonyalı’yı ve özellikle ikincisinin motivasyonunu işleyeceğiz; Ptolemy ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa.

MÖ önce 332’de, babasının öldürüldüğü ve motivasyonu şüpheli suikastin intikamı için Pers İmparatorluğu‘na savaş açan Büyük İskender, rakibi Darius‘u önce Issus’da daha sonra da kesin bir şekilde Gaugamela‘da yendiğinde neredeyse bilinen dünyanın üçte ikisini ele geçirmişti. Bununla birlikte İskender bu zaferle yetinmeyip hükmünü Asya’nın steplerine ve Hindistan’da İndus Imağı’na kadar yaydı ve böylece öldüğünde generallerinin bölüşeceği muazzam ölçüde büyük bir toprağı da miras bırakmış oldu.

Bu generallerden biri olan Ptolemy’ye geçmeden önce, İskender’in, Darius’u kesin olarak yenilgiye uğrattığı Gaugamela Savaşı’na kısaca dönelim. MÖ 331’de yapılan savaşta kendisinden iki ila beş kat büyük bir orduyu deviren İskender’in taktiği, Pers Ordusu’nu tek hamlede devirme üzerine kuruluydu. Ordusunun çok büyük bir bölümü Pers Ordusu’nu sekiz metrelik mızrakları ile tutarken İskender ve yoldaş atlıları -Batı kaynaklarında Companion Cavalry olarak geçen bu birlik İskender’in yakın arkadaşları olan askeri aristokrasilerin oğullarından oluşuyordu- Darius’u öldürecekti. Darius savaş alanından kurtulmayı başardı ama savaşı kaybetti. İşte bu savaşta kilit rol oynayan askeri aristokrat sınıfının bir ferdi İskender’in ölümünden sonra Mısır’ın başına geçecek ve orada 300 yıl hüküm sürecek kendi hanedanını oluşturacaktı; Ptolemy veya Batlamyus.

Ptolemy Soter yani kurtarıcı Soter, Mısır’a ilk olarak bir satrap olarak atandığında Büyük iskender’in İmparatorluğu’nun artık mevcut olmadığını biliyordu. Ptolemy ve İskender’in generallerinin birbirileri ile yaptıkları ve sürekli değişen ittifaklarla iyice karman çorman olan dört savaşı anlatmak burada pek de faydalı olamayacaktır ancak özetle söylenebilir ki bu savaşlar dört yeni krallık çıkarmıştır ve bir tanesi de Mısır’ı kontrol etme savaşında Perdiccas’ı yenmeyi başaran Ptolemy’nin aynı adı taşıyan krallığıdır.

Ptolemy, İskender’in eski yedi korumasından biri olarak yaşamını bir Makedon olarak ve son derece belirgin sınırlar içinde yaşasa da, halefleri ile yavaş yavaş yavaş Krallığı Mısır gelenekleri içinde erimeye başlar. Yine de galip ve üstün bir medeniyetin temsilcileri olan Makedon/Helenler hem savaş ödülü olarak aldıkları tımarlarla hem de yönetimdeki tekelleri ile Mısır’da kendiliğinden bir Helenleşmeyi de aynı ölçüde gerçekleştirmişlerdir.

Popüler kültürden bir örnek vermek gerekirse, Ptolemik Krallığı’nın son firavunu VII.Kleopatra döneminde Mısırlı yerel halk ile Yunan/Helen azınlığı arasındaki gelir ve itibar uçurumu ve sınıf atlamak için yapılan evlilikler dahil eylemler, Assassin’s Creed Origins oyununda da son derece başarıyla resmedilmişti.

İskender’in kurduğu ve Ptolemy’nin de başkent olarak kullandığı İskenderiye, kozmopolit yapısı, ticari önemi, Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan ikisi olan İskenderiye Kütüphanesi ve İskenderiye Feneri ile tarihe damga vurmakla kalmadı, özellikle bahsi geçen kozmopolit yapı, Kleopatra özelinde bildiği dil sayısından, ırkına kadar popüler kültüre de malzeme sağladı.

Julius Sezar, Marcus Antonius, Augustus Sezar ve VII.Kleopatra arasındaki tehlikeli bir dans sonucunda biraz da kaçınılmaz olarak Roma egemenliğine giren ve tarih sahnesinden silinen Ptolemik Krallık, bu dansta hem sebep hem de bahane olarak tanımlanabilecek büyük bir güce de sahipti; tarımsal zenginlik. O dönem buğdayda kendini gösteren bu olgu -Marcus Antonius, Mısır buğdayını Octavian’a (sonradan Augustus Sezar) göndermeyerek olayların fitilini ateşleyen iç savaşı başlatacaktır- daha sonraki konuğumuz döneminde de pamukla kendini gösterecektir.

Ptolemy Hanedanı’nın kurulmasından yaklaşık 2000 sene sonra yine bir başka Makedon şehri olan Kavala’da dünyaya gelen Mehmet Ali Paşa hayatının ilk yıllarını babasının izini sürerek devlet adamı, asker ve tüccar olarak sürdürmüştür. Bir çeşit taşeron askeri yapıya işaret eden bu dönem Kavalalı’nın askeri konularda olduğu kadar tütün başta olmak üzere ticari anlamda da eğitimini tamamlamıştır.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘nın şansının döndüğü veya Mısır’la tanışma an ise Napolyon‘un 1798’deki 1.Koalisyon Savaşları olur. Savaşların Mısır perdesinde, Fransızları Mısır’dan çıkartmak için kurulan orduya gönderilen Mehmet Ali Paşa burada hem yararlılık göstererek hem de liderlik özelliği ile öne çıkar.

Fransa’nın Mısır’dan çıkartılması gerçekten Osmanlı Tarihi ile Mısır ve Napolyon’un kesiştiği ilginç bir olaylar silsilesidir. Piramitler Savaşı‘nı kaybeden Osmanlı Memlük’leri ile son derece talihsiz başlayan savaş Napolyon’un Akka Kalesi önünde Cezzar Ahmet Paşa tarafından durdurulması ile farklı bir yön alır. Bu savaşlarda bir başka önemli tarihi figür olan İngiliz Amiral Horatio Nelson da kendini gösterir hatta 1799’da kazandığı Nil Deniz Savaşı’ndan sonra kendisine Sultan III.Selim tarafından Hilal Nişanı takdim edilir. Olaylardan sekiz yıl sonra bu sefer Osmanlılar ile Fransızlar müttefik olacak, İngiliz ve Ruslar ise düşman olarak İstanbul’a baskı yapacaklardır.

Biz konumuzdan uzaklaşmayalım. Düzenin alt üst olduğu bu işgalden sonra Mısır yeniden yapılandırılmaktadır. Ancak özellikle savaşta bulunup bu düzende bir pay almak isteyen askerler sorun olarak görünür. İşte bu sorunu çözmeyi başaran kişi de Kavalalı Mehmet Ali Paşa olur. Askeri kontrol altına alan paşa, ödül ile emrivaki arasında bir şekilde yani defacto olarak Mısır ve Valisi olarak atanır.

Kavalalı, Mısır’da kendine ait bir ülke bulduğunu aslında erken farkeder. Önündeki ilk engel olan ve çağın gerisinde kalan Memlük emirlerini ortadan kaldırarak başladığı işine, Sudan’ı fethederek devam eder. Ne zaman ki Mekke ve Medine‘yi 1815’de Vehhabilerin elinden tekrar alır işte o zaman ortada büyük bir prestije sahip yeni bir hanedan olduğu anlaşılır. Tıpkı Ptolemy gibi Kavalalı’da kendi devletini kurmaktadır.

Bu iki lider karakterli ve tarihin önemli şahsiyeti elbette ki bu özellikleri kendi başarılarının müsebbidir, ancak Ptolemik Krallık’tan bahsederken de değindiğimiz üzere Sanayi Devrimi öncesi dünyada ellerinde muazzam bir güç vardır; Nil deltası ve onun tarımsal zenginliği. Kavalalı gerek Mısır gerek kendi planları için işe önce endüstriyel bazda bir pamuk ekimi ile başlar. Tüm reform ve askeri icraatlarını da bu kaynakla finanse eder.

Yakın gelecekte olaylar tam olarak Mehmet Ali Paşa’nın istediği gibi gitmese de Hıdivliğin tesisi ile yeni bir hanedan kurmayı başarır. Olayların gelişimi kısaca şöyle olur, paşa 1827’de önce Mora İsyanı’nı bastırır, bu prestijle de Suriye valisi ile çekişmesini fırsat bilerek Suriye’ye asker gönderir. Burada zafer kazandıktan sonra bölgenin valiliğini ister, talebi reddedilince de Osmanlı orduları ile çarpışır ve onları yener, Konya Ovası’nda bir zafer daha kazandıktan sonra Kütahya’ya ulaşır. Sonunda Mısır, Suriye, Girit ve Adana’yı topraklarına katsa da, Rusya başta olmak üzere Avrupa Devletleri’nin araya girmesiyle Mısır’ı ailesine miras bırakmayı başarır.

Olayların tam olarak Ptolemik Krallığı gibi bir siyasi bir kişilikle sonuçlanmamasının sebepleri aslında basittir. Aradan koca iki bin yıl geçmiş, dünya siyaseti çok daha oturmuştur. Tüm dünyayı etkileyen bir vakum yoktur ve Osmanlı tarafındaki yönetici II.Mahmut da, saltanatının çok zorlu bir devresinde olmasına rağmen -1826’da Yeniçeri Ocağı‘nın kaldırılması akabinde ordu henüz hazır değildir- büyük bir siyasi figürdür.

Ptolemy ile Kavalalı Mehmet Ali Paşa arasındaki bir başka benzerlik de aslında halk bazındadır. Her ne kadar Paşa da bir Osmanlı olsa da, ele geçridiği bölgelerde ekonomik ve siyasi hiyerarşiyi değiştirmiş ve bu gücü bir azınlığın eline bırakmıştır. Yine endüstriyel tarım ile ordu için angarya uygulamalarına da başvurmuştur. Bununla birlikte süreç içinde hem kendi egemenlik bölgesinde hem de Osmanlı yönetimi ile sular durulacak ve Kavalalı 1845’de padişaha bağlılığını ilan edecektir.

Peki, bu kısa yazıyı herhangi bir tarihi derlemeden ziyade deneme olarak adlandırmamızın sebebi nedir? Aslında peşinde olduğumuz şey bir polemik, daha doğrusu bir sorudan ibaret. Kavalalı Mehmet Ali Paşa, çalkantılı ve mücadeleli hayatında neredeyse her zaman güç ve pratik amaçlar peşinde bir görünüm verse de, acaba aklının herhangi bir yerinde veya sürecin herhangi bir noktasında kendisini Ptolemy ile özdeşleştirmiş miydi?

Kim bilir? Belki, belki de değil. Bununla birlikte, modern çağlarda hiç de kısa olmayan bir süre başta kalmayı başarıp -antik çağlardaki 300 yıla karşılık modern çağda 150 yıl- Mısır’ı dönüştüren bu hanedanın son ve kültürel olarak rafine üyeleri, 1953’te hanedanları yerine cumhuriyet kurulduğunda kendilerini büyük bir ihtimalle Kleopatra’yı düşünürken bulmuşlardır.

Yazıyı beğendiniz mi?

Ortalama puan 0 / 5. Oylama sayısı: 0

Bunu oylayan ilk kişi olun

RSS
Follow by Email
Twitter
Visit Us
Follow Me
YouTube
YouTube
Instagram

Cevap Yaz

Oturum aç:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir