Bundan iki ay kadar önce, burada, neredeyse hepimizin İyi, Kötü ve Çirkin filmiyle tanıdığı Ennio Morricone‘nin western temalarını işlemiştik. Bugün, başlığımıza uygun olarak büyük ustanın özellikle Oscar macerasının öğelerini inceleyeceğiz. Böylece Morricone’nin sadece spaghetti western ekolünün epik bestecisi olmadığını da kanıtlamış olacağız sanıyoruz.
İlk temamız, 1978 tarihli Terrence Malick imzalı Days Of Heaven/Cennet Günleri’nden geliyor. Kült yönetmenin bu filmiyle Morricone de ilk Oscar adaylığını elde etmişti. Temanın epikten uzak yumuşak tonu bugünlerde pek göremediğimiz bir tarz olarak başlı başına ilgi çekici.
1987’ya uzanıyoruz. The Untouchables‘a… Robert De Niro, Sean Connery, Kevin Costner ve Andy Garcia gibi ağır toplarla dolu Brian De Palma filmi, Al Capone‘un peşindeki özel bir grup polis inisiyatifinin macerasını konu alıyordu. Filmin bestecinin trademark ama daha canlı ve epik temaları da Morricone’ye ikinci Oscar adaylığını getirmişti.
2000 yılında, Monica Belluci‘yi kitlelere tanıtan Malena filminde de Oscar’a aday gösterilen Morricone, belki Roma’lı kökenlerinin ardındaki taşralı kolektif bilinçaltını yansıtıyordu bu çalışmasıyla.
Ve 2016’da Morricone’nin Oscar’a ulaştığı, Quentin Tarantino imzalı The Hateful Eight… Bu tarz Oscar’lar maalesef bir tür onur ödülüne döndüğü için kuvvetle muhtemel ustayı mutu etmediyse de, sanatçının ismini ölümsüz besteciler arasına yazdırdı kuşkusuz.
Ancak biz dinletimizi ustanın western harici efsanesi olan başka bir temayla bitiriyoruz; Sergio Leone imzalı 1984 tarihli dev yapım Once Upon A Time in America/Bir Zamanlar Amerika ile… Hepinizin hatırlayacağını umduğumuz bu tanıdık tema ile veda ediyoruz sizlere. Hoşça kalın.
İlginizi Çekebilir
Hız Kesmeden… USG Yamato’nun Hırslandıran Mel...
Çağdaş Kompozitörler Serisi-8: Baba Oğul Salt...
Müzik Kutusu: The Witcher Soundtrack - Dizide...
Civilization V'den Etnik Müzikler Bazında Nos...
S.Volkan Gün'den Keyifli Bir inceleme: Heavy ...
Çağdaş Kompozitörler Serisi-4: Vizyoner Yapım...
Merhaba, ben Murat B.Sarı. Eğer sitemizi ilk döneminde takip ettiyseniz beni “Yarıaydın” olarak hatırlayabilirsiniz. Aslında bu rumuz hakkımda oldukça açıklayıcı denilebilir. Yani şu evrendeki bilginin ne kadarına hakim olabilir ki insan? Günümüz dünyasında “T” insan olmak makbul ve ben uzmanlığımın sanata dair herşey hakkında olmasını yeğliyorum. Umarım bunu birlikte başarırız. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…