Altmış beş yaşında bir adam ne yapar? Sabah kalkınca kahvaltısını yapar, gazetesini okur. Tabi bunu yaparken gözlüklerini takar ve eşinin yaptığı kahveyi içer. Torunlarını sever, emekli arkadaşlarınla pişpirik oynar ve kuşları besler. Peki, bu adamlar ne yapıyor? Albüm çıkartıyor, turneye çıkıyor ve milyonları hala peşlerinden sürüklüyorlar. Hepsi birer rock ikonu olarak yıllara meydana okuyor.
Kim mi bu adamlar; Steve Harris, Bruce Dickinson, Adrian Smith, Dave Murray ve Janick Gers. Kısaca IRON MAIDEN.
1975 yılında başlayan serüven geride; 17 stüdyo albümü ve 13 konser albümü bırakırken, İngilizlerin heavy metal müziğine yön veren efsane grubu, Dünya çapında 100 milyonun üzerinde albüm satışına ulaşarak hala metal müziğin en büyüğü ve tartışmasız zirvesi olduğunu adeta haykırıyor.
70’li yılların ikinci yarısıyla birlikte Birleşik Krallık ’ta Punk müzik etkisini kaybetmeye başlamıştır. İngiltere, sosyal kargaşa ve toplumsal belirsizlikle savaşmakta ve genç nesil tepkisini müzik ve dış görünüş yoluyla göstermektedir. Punk müzik, melodik anlamda tek düze olması nedeniyle bir çıkmaza girmiştir ve dönemin önemli heavy-rock grupları olan Led Zeppelin, Deep Purple ve Black Sabbath çeşitli grup içi problemleri nedeniyle yeteri kadar üretken değildir.
Tam bu noktada; daha sonra ünlü heavy metal dergisinin kurucusu olacak olan o zamanın gazetecisi Geoff Barton’un ortaya attığı NWOBHM(New Wave Of British Heavy Metal- İngiliz Heavy Metal’inin yeni dalgası) ifadesinin kapsadığı yeni gruplar ortaya çıkmaya başlar. Çoğu, çift gitar formasyonuyla kurulan bu gruplardan kayda değer bazıları; Judas Priest, Ufo ve Thin Lizzy’dir.
Bu öncü gruplardan biri olan Iron Maiden, bas gitarist Steve Harris tarafından Londra’nın doğusunda kurulur ve kısa sürede melodilerindeki ve sözlerindeki zenginlik sayesinde diğerlerinden ayrılarak sivrilmeye başlar. Steve Harris futbolcu olmayı hedef olarak seçmiş bir gençtir ve bunu başarmak üzeredir. Doğduğu şehrin takımı olan West Ham United tarafından genç takıma seçilen genç Harris, bir süre sonra yapmak istediği şeyin bu olmadığını anlar ve hayallerinin peşinden gitmeye karar verir.
Futbolculuğu bırakmasıyla başlayacak olan müzik kariyerinin onu Rock’n Roll Onur Salonuna adı yazılan, tüm zamanların en iyi metal basçılarından birisi haline getireceğinden habersiz olan Harris, tüm efsane müzisyenler gibi aldığı ucuz bir gitarla odasında çalarak başlar seçtiği yeni kariyere.
Mitoloji, bilim kurgu, edebiyata ilgisi olan Harris, şarkı sözlerinde bu unsurları kullanmaya başlar. Ders almadan çalmayı öğrendiği bas gitarıyla ileride pek çok müzisyene ilham olacak, kendi has tarzıyla stadyumlarda yüzbinleri kendisine hayran bırakacaktır. Grup ismini Alexander Dumas’ın ünlü eseri Demir Maskeli Adam eserinde de geçen bir ortaçağ işkence aletinden alır. Orijinal kadroda, gitarlarda Dave Sullivan ve Terry Rance, vokalde Paul Day ve davulda Ron Matthews vardır. Grup uzunca bir süre Harris’in standart dışı sayılabilecek şarkı formlarını çalışarak hazırlanır ve 1 Mayıs 1976 St.Nicks Hall’ de ilk konserini verir. Daha sonrasında düzenli olarak çalmaya başlayacağı Stratford bölgesindeki Cart and Horses Pub’ da çalmaya başlar. Bu bar, yıllar sonra Iron Maiden’ın doğum yeri olarak resmileştirilecek ve grubun o dönemki çeşitli anılarının sergilendiği mekan, Londra Rock Tarihi’nin bir parçası olacaktır.
1976 yılında solist değişikliğine giden Harris, ideal kadroyu kurmak için sergilediği çaba sırasında pek çok kez grubu dağıtmak ya da belli süreler ara vermek zorunda kalır. Yeni solist Dennis Wilcock’tur ve gruba yapacağı en büyük katkıyı şarkı söyleyerek değil; efsanenin bir parçası olan gitarist Dave Murray’ı Harris ile tanıştırarak yapar. Murray tekniği ve stiliyle Harris’i o kadar etkiler ki ünlü basçı grubu dağıtıp tekrar kurduğunda çağırdığı ilk isim Dave Murray olur.
Harris bir söyleşide ‘ Dave o kadar iyiydi ki pek çok şeyi tek başına halledebiliyordu. Tek gereken ona uygun bir gitarist daha bulmaktı’ diyerek aslında grupla ilgili kafasında belli bir fikrin olduğu ve onun üzerine planlar kurduğunu gösteriyor.
Vokalisti olmayan grup nihayet 1978 yılında yine tesadüfen tanışılan Paul Di’Anno ile bir prova yapar, aranılan kan bulunmuştur… Aynı yılın yılbaşı arifesinde grup, dört şarkılık bir kısa albüm kaydetmek üzere stüdyoya girer. Albümün amacı, o dönemde tıka basa dolan rock barlarda daha çok konser verebilmektir. Bandwagon Heavy Metal Soundhouse adındaki bir rock barın sahibi Neal Kay dinler dinlemez grubun farklı olduğunu anlar ve albüm, barda düzenli olarak çalınmaya başlar. Albümdeki Prowler isimli parça haftalık çıkan Sounds dergisinde de 1 numaraya çıktığında Iron Maiden ismi artık Londra’da bilinen bir marka olmuştur. Albümü alanlardan biri de grubun senelerce menajerliğini yapacak olan Rod Smallwood’dur.
Grup daha sonra ikinci bir uzunçalar çıkartır ve bir haftada 5.000 kopya satar. 1979 yılının Aralık ayında beklenen olur ve grup en büyük plak şirketlerinden biri olan EMI ile bir kontrat imzalamayı başarır. İyi bir ikinci gitarist arayan grup Dave Murray’in çocukluk arkadaşı olan Adrian Smith’e teklifte bulunur ama Iron Maiden efsanesinin en önemli parçalarından birisi olacak olan Smith teklifi reddeder. Grup bu noktada Dennis Stratton’u gitarist olarak, Clive Burr’u da davulcu olarak alır ve dönemin önemli gruplarının da bulunduğu toplama bir albüme iki şarkı verir. Grup, sonrasında yeni heavy metal dalgası kapsamında pek çok konser verecektir. Kuruluşundan 1980 yılında çıkardığı ilk albüme kadar geçen sürede Iron Maiden Birleşik Krallık ’ta 300’ün üzerinde konser verir.
İLK ALBÜM
1980 yılında kendi adıyla ilk albümünü çıkartır grup ve albüm Krallık albüm listesine 4 numaradan giriş yapar. Albümde Running Free ve Phantom of the Opera gibi yıllar sonra bile hala keyifle dinlenen parçalar vardır.
Albüm sonrası adeta grup için tüm yollar açıktır ve ışıklar hep yeşildir. Ünlü Amerikalı rock grubu Kiss’in ön grubu olarak sahne alan, İngiltere’de as grup olarak sahne aldığı bir turnede ve aynı yıl düzenlenen Reading Rock festivalinde 40.000 kişiye karşı çalma şansını yakalayan grubun albümü, yıllar sonra müzik otoriterlerince tüm zamanların en önemli üçüncü yeni grup ilk albümü olarak adlandırılacaktır.
1980 yılının Nisan ayında çıkan albümden 6 ay sonra kişisel ayrılıklar yaşanan Dennis Stratton gruptan ayrılır ve sihirli ikilinin ikinci parçası olan Adrian Smith gruba dâhil olur. Aynı yılın Aralık ayında Londra’daki Rainbow Tiyatrosu’nda grubun ilk canlı videosu kaydedilir ve 1981 yılında raflardaki yerini alır. 1981 yılında yayın hayatına başlayan MTV müzik kanalı yayına başladığı ilk saatlerde düzenli olarak bu canlı albümden iki parçanın videosunu yayınlar. Bu televizyonda yayınlanan ilk heavy metal video olarak kabul edilir.
İlk albüm Pasifiğin diğer yanında; Japonya’da, altın sertifika alarak gruba ilk büyük ödülünü getirir. 1981 yılında grubun ikinci albümü çıkar. Killers adlı albüm pek çok anlamda grubun başarılı ilk albümünü geride bırakacaktır. Gruba ilk Amerika turnesinin kapısını açan albüm, ilerleyen yıllarda trash, speed ve power metal türünde müzik yapacak olan pek çok grup için referans albüm olma niteliği taşır. Dünya çapında ilk albüme göre çok daha iyi bir satış yapan albümün bir özelliği de 1992 yılına kadar Iron Maiden’in Dünya’yı sallayacak olan albümlerinin yapımcısı olan Martin Birch ile ilk çalışmaları olmasıdır. Ayrıca albümün kapak çizimini yapan Derek Riggs, ilerleyen yıllardaki albüm kapakları ve çizimleriyle kendi alanında bir efsane olacaktır. Milyonlar onun çizimlerinin süslediği tişörtleri hala giymektedir.
Killers albümü Amerika’da Billboard 200 listesine 78 numaradan girerken Avrupa’da çok daha başarılı olur ve çıkışından bir yıl sonra 1 milyon barajını aşar. Avrupa’nın pek çok ülkesinde listelerin ilk onuna giren albüm birçok ülkede altın sertifika kazanır. Iron Maiden için işler yolunda gitmektedir. İngiltere’nin pek çok ünlü müzisyene sahne olmuş konser salonu Hammersmith Odean’da baş grup olarak çalarlar. Avrupa turnesi başlamıştır; ama tam bu dönemde Iron Maiden’ın başında kara bulutlar toplanmaya başlar. Solist Di’Anno’nun madde bağımlılığı performansını o kadar etkiler ki, grup Almanya ve kendi ülkelerindeki birkaç konseri iptal etmek zorunda kalır. Hayranları bu durumu hiç hoş karşılamaz ve bazı şehirlerde sokak gösterilerine dönüşen olaylar yaşanmaya başlar.
Killers dünya turnesi kapsamında gidilen Japonya konserlerinin biletleri rekor bir sürede tükenir ancak solistle yaşanan sorunlar burada da grubu zor durumda bırakacaktır. Iron Maiden o dönemin demir perde ülkelerinden olan Yugoslavya’da çalan ilk heavy metal grubu olur ve ülkeyi sallar.
Tüm başarılara rağmen solist Paul Di’Anno’nun gittikçe azalan sahne performansı ve grubun ilerleyen yılları kapsayan yükümlülükleri Harris ve grubun geri kalanını bir karar vermek durumunda bırakacaktır. Di’Anno o günleri: ‘Durmadan madde kullanıyordum ve grubun programlarına yetişmek için hiç enerjim yoktu’ diyerek anlatmaktadır.
EFSANE DOĞUYOR
Killers Dünya Turnesi bitmiştir ve grup için harika geçen bir yıla rağmen verilmesi gereken zor bir karar vardır. Di’Anno’nun ipi çekilir. Artık Iron Maiden, gelecek yıllarda dönüşeceği efsanenin son parçasına hazırdır. O dönemde grubun hayranları bu ayrılık kararına çok üzülmüş olsa da, gelecek yıllarda çıkan albümlerin eski solistle asla aynı düzeyde bir başarıya ulaşamayacağını kabul etmektedirler. Iron Maiden seviye atlamıştır.
1981 Reading Rock Festival sırasında grubun menajeri Rod Smallwood ile görüşen eski Samson vokalisti Bruce Dickinson grupla bir deneme provasına girer ve hemen yeni vokalist olarak duyurulur. Harris, kafasındaki şarkı formlarına uygun solisti bulmuştur. Bundan sonra, her biri tüm dünyada büyük beğeni kazanacak albümler ardı ardına gelecek, Iron Maiden Heavy Metal dünyasının zirvesine yerleşecektir.
İlginizi Çekebilir
Çağdaş Kompozitörler Serisi-3: Hüzünlü Melodi...
Beklenilen Dizi Yüzüklerin Efendisi'ni Karşıl...
Çağdaş Kompozitörler Serisi-4: Vizyoner Yapım...
Çağdaş Kompozitörler Serisi-8: Baba Oğul Salt...
Fantastik Dünyaların Mahir Ressamı Rodney Mat...
Sebt Günü Batıya Doğru Yola Çıkanlara – Bir Y...
Tüm kurgu severleri saygıyla selamlıyorum. Ben Volkan Gün. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1 asır önce mezun oldum. Sonsuzluk kadar uzun süre bankacılık yaptım. Yapmaktan zevk aldığım pek çok hobim oldu; ama bilim kurgu ve fantastik okumak yazmak ve izlemekten asla sıkılmadım. Bir insanın hayal gücünün milyonları peşinden sürükleyebildiğini defalarca görmüş birisi olarak en çok istediğim şey sizlerle ortaya koyduklarımız hakkında konuşabilmek, sizlere ulaşabilmek.